İstanbul için çizilen senaryo

Fırtınalar, seller kuvvetleniyor. Geçen hafta yaşadıklarımız aslında bir fragman. Sahil yerleşimlerini sular altında bırakan dalgalar, karbon emisyonları arttıkça büyüyecek. Bilim kesin bir dille bunu söylüyor

İklim krizinin tetiklediği dalgalar, şehirleri dövmeye başlamışken, Dubai'de gerçekleşecek 28'inci İklim Değişikliği Konferansı (COP28), bu dalgalara set olabilir mi Görünen o ki, dalgalar daha da büyüyecek! Hatta İstanbul'un metro istasyonlarına kadar gelebilir! Çünkü her yıl düzenlenen konferanslara karşın, neredeyse atılan hiçbir somut adım yok. BM çatısı altında gerçekleşen COP (Conference of the Parties) zirvelerinden geriye; sadece geleceğe dönük planlar, vaatler ve taahhütler kalıyor. Dünya fosil yakıtla dönmeye devam ettikçe de, karbon emisyonları artıyor, art arda sıcaklık rekorları kırılıyor, fırtınalar, seller daha kuvvetleniyor. Zaten bu yılki COP28 de, bu tabloya yönelik eleştirilerin gölgesi altında gerçekleşiyor. Aslında tepkiler, konferansın petrol kenti Dubai'de toplanacağının ilan edilmesiyle başladı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bir de COP28 başkanı olarak Abu Dhabi Ulusal Petrol Şirketi'nin CEO'su Sultan Al Jaber'in seçilmesi, zirveye yönelik umutları iyice azalttı. Çünkü iklim krizinden kurtuluş, ancak fosil yakıtların süratle terk edilmesiyle mümkün! Ancak bir petrol zengininin ev sahipliğinde böyle bir adımın atılacağına kimse ihtimal vermiyor. Hatta BBC'nin yayınladığı bir habere göre Birleşik Arap Emirlikleri, konferansı, yeni petrol ve gaz anlaşmaları yapmak için bir fırsata dönüştürmeyi planlamış.

Yeşile boyanan pazarlama

Zaten iklim aktivistleri epeydir, fosil yakıt çıkar gruplarının "yeşil yalanlarla" insanlığı oyaladığını dile getiriyordu. Diğer yandan küresel şirketlerin kurumsal iklim iddialarının bir biri ardına fos çıkmasına tanıklık ediyoruz. Meğer birçoğu, yeşile boyanan pazarlama taktiğiymiş. Bu tabloda iklim krizinin küresel aktörlerce önlenmesini beklemek oldukça güç. Günün sonunda herkes kendi coğrafyasına düşen kaderi yaşayacak. Maalesef biz, iklim krizinin sonuçlarıyla çok daha erken vadede karşı karşıya kalacağımız bir coğrafyadayız. Sahil yerleşimlerini sular altında bırakan dalgalar, karbon emisyonları arttıkça büyüyecek. Bilim kesin bir dille bunu söylüyor. Hatta 2 ay önce hazırlanan "İstanbul ve İzmir'de Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri" başlıklı rapor, hangi bölgelerin deniz kabarmalarından etkileneceğini âdeta nokta atışı göstermiş!

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Felaketlere hazır olmak

Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes ve Prof. Dr. Sedat Avcı'nın hazırladığı raporda, İzmir Mavişehir'de emlak sitelerinde milyonlarca liraya satılan evler için, "Fırtına kabarması sonucunda kıyıya yakın binalar su basma tehlikesiyle karşı karşıya" tespiti var. Zaten daha bu satırların mürekkebi kurumadan Mavişehir sular altında kaldı. Belediye Başkanı da suçu, iklim değişikliğine attı. Ama delta olan o bölgenin böylesi açık bir tehdide karşı, nasıl yapılaşmaya açıldığı sorusu yanıtsız. Sadece İzmir de değil. Başta İstanbul olmak üzere birçok kentte, dere yatakları ve kıyı alanları yerleşim birimleriyle dolu. Bir zamanlar var olduğu için adında dere geçen cadde ve sokakları, şimdi su baskınlarıyla anıyoruz.