O hep Cüneyt Arkın'dı

Yetmişlerin Bursa'sı... Emir Sultan Mezarlığı'na komşu bir mahallede yaşıyor, oyunlarımızın çoğunu da mezarlığın içinde, kabirlerin arasında oynuyoruz. Doğal bir plato gibi, ışıltılı çayır çimenle kasvetli servilerin tamamladığı bir acayip dünya, hayatla ölümün iç içe olduğu bir oyun bahçesi... Neredeyse Tim Burton tarafından çizilmiş çocukluk manzaraları... Her çocuğun bir tahtadan kılıcı var; biri uzun biri kısa iki sopa, kısa olan uzun olana üst kısmından ya iple sağlam şekilde bağlanmış ya uygun yerinden küçük bir çiviyle raptedilmiş... Her çocuk günün bir saatinde mutlaka ya Malkoçoğlu, ya Battal Gazi... Yani Cüneyt Arkın... Henüz televizyon çok uzaklarda, John Wayne'i, Glen Ford'u, Gary Cooper'ı falan bilmiyoruz o vakit, westernden anladığımız dahi Cüneyt Arkın. Ondan aparılmış birtakım afili hareketler, bütün olarak yana dönüşler, posta koyuşlar, yara bere içinde kalmamıza yol açan yer yer komikleşen akrobatik hareketler... Nayır nolamazlı cümleler, havalı ama biraz da abartılı mimikler... James Bond'lardan, Örümcek Adam'lardan, Batman'lerden, sürüsüne bereket taytlı Marvel karakterlerinden önce Cüneyt Arkın Sineması'nın kahramanları vardı bu topraklarda, bu topraklarda büyüyen çocukların rüyalarında. Kötülere karşı tek başına... Bazen bir orduya karşı, bazen bir kabadayı güruhuna... Bilirdiniz ki o hepsini haklar, iyiler adına her mücadeleden galip çıkardı. Yedi canlıydı, ele gelmezdi, yedi düvele meydan okur asla tırsmazdı. Ok yağmurlarından küçük sıyrıklarla çıkar, kılıç darbelerini ustalıkla savuşturur, kurşun sağanaklarından asla ıslanmazdı. O hiç kaybetmezdi, sallansa da düşmezdi, zincirlere vurulsa da pes etmezdi. O iyilerin adamıydı, iyilerle beraberdi, iyilik için savaşırdı. Yüzlerce film yaptı, birinde bile sırtı yere gelmedi.Cüneyt Arkın Sineması dedim ya, gerçekten böyle bir şey var. Yeşilçam'ın serüveni içinde sadece iki oyuncunun kendine özgü bir sineması olduğundan söz edebiliriz; biri Kemal Sunal, biri Cüneyt Arkın... Bu iki isim Yeşilçam'ın tarihinde kendi ekolünü kurmuş iki baba figürdür. Sinemanın küresel bir endüstri halini aldığı, dünyanın her yerinde her yıl milyon tane filmin yapıldığı ve birkaç tuşa basarak binlerce filme ulaşabildiğimiz böyle bir zamanda halen bu iki