Hakikat mürekkebinde demlenen kalem

Derler ki bütün kainat bir noktadan ibarettir; insana verilen o noktada mündemiçtir ve bildiğimiz her şey o noktadan türemiştir. Hattat yazmaya kalemin kağıda dokunduğu yerden başlar, her şeyi içine sığdıran o sırlı noktadan... Sonradan kağıda nakşedilen her kelime o noktanın hakikatinden doğar, cümle lisan o bir tek noktanın içine dürülmüştür.Kelimeler gibi kalemin yazıp çizdiği her şeyin aslı ve muhtevası da, alemleri içinde barındıran o bir tek noktanın söylediğidir. Noktanın kendisi dahi, ilahi mürekkebin pirûpak varlık kağıdına dokunuşu, olmayanı olana çevirişidir. Nokta tevhid noktasıdır, ondan vücuda gelen her şey de bir kesret tecellisidir. Kalemin yazdığı harfler ve kelimeler, çizdiği şekil ve resimler alemlerin sahibi Yüce Allah'ın yokken var kıldığı birer tecellidir.Kainatta hayat süren cümle varlığın, hakikat ilminde bir noktadan ibaret olduğunu bilenlerin kalemi, her yazdığının ve her çizdiğinin de kendileri gibi birer yaratılmış olduğunun şuuruna sahiptir. Bu sebeple her inanmış gibi, kağıda yakîn imanla dokunan her kalemin de boynu her daim Rabbi karşısında büküktür.Mürekkep kalemin değildir, kalem onu tutan elin değildir, el ait olduğu bedenin değildir ve o beden bir zaman sonra toprağa gidecek cismin değildir.Her an, bir tek anın sonsuz tezahüründen ibarettir ve yine her an tekrarı olmayan biricik hikayesini taşır içinde. Tıpkı kalemin yazdığı her harf, her kelime, çizdiği her şekil, her resim gibi... İmanla çizen el, tıpkı imanla yazan el gibi, hakikat bahçesinden derdiği bir kokuyu, bir hissi, bir mânâyı varlık kağıdında gören gözlere aşikar kılmak derdindedir. Allah insana ruhundan üflemiştir. İnsan bedeniyle fanidir ama içiyle sonsuzdur ve sonsuza akar.Tutan elin kalemini bandığı mürekkep ilahidir; bakışı da, akışı da faniden alır, bakiye bağlar. Kalemin her dokunuşu kağıt için rahmettir ve her dokunuştan zuhur eden her harf, her şekil hakikate yönelen gözler için mana sofrasına konan birer rızıktır.Şeylerin hakikatinden bir iz görebilmek için her şeye hakikatli bir bakışla bakmak icap eder. Hakikatli bakış sonluya değil, sonsuza bakar. Dünyaya değil, dünyaya ve ötelerine bakar. Hakikate yönelen zihin sadece insanı değil, insanın hakikatini arar. Nereye yönelse, orada Vechullah'ı görür. İnsandan varlığa, sınırlı varlıktan Vücud-u Mutlaka