Asıl ve asılsızlık

Hayata dair iddialarımızın içini ne kadar doldurduğunu kafasına takan, bunu bir mesela olarak gören, bunun muhakeme ve muhasebesini yapmaya gönüllü çok insan yok. Çoğumuz iddiaları yüksek sesle, özellikle kendimize duyurmaya çalışarak tekrar edip duruyoruz. Aslında sadece bunu bu kadar çok ve tekraren yaptığımız için işkillenmeliyiz aslında. Neden ne olduğunu her haliyle yaşayan ve ortaya koyan bir kimsenin bunu lafzen bu kadar çok tekrar etmesi gereksin ki! İkna etmeye çalıştığımız kim, başkaları mı, yoksa başkalarıyla birlikte ve hatta onlardan daha çok kendimiz miyiz Hayatımızda, her şey kendi idealinden bu kadar uzaklaşmışken, bir çok yanlış giden şey varken; biz, bizi iyi insan kılmasını umduğumuz iddialarımızın arkasında durduğumuzu nasıl düşünebiliyoruz Herkes bu kadar doğruyken, bunca kirli sızıntı nereden vücut bulup hayatın berrak suyuna karışıyor ve onu içilmez hale getiriyor Herkes bu kadar insanken; insanlığa sığmayan ve neredeyse hayatın rutini haline gelen bunca fenalığı kim yapıyor Herkes hakikate sadakatinden bu kadar eminken; bunca yalan dolan, bunca ahlak sahtekarlığı, bunca adaletsizlik, bunca savurganlık, bunca hikmet noksanlığı, bunca nezaket eksikliği, bunca nobranlık, bunca samimiyetsizlik, bunca şımarıklık nereden çıkıyor Nedir insanlığımıza yakıştırdığımız bunca tertemiz sıfatın içine hayatımızla koyduğumuz şey Bunu hiç sormayacak mıyız kendimize İddialarımızla gerçeklerimiz arasındaki makasın her gün biraz daha fazla açıldığı ve yalanlarımızı her gün biraz daha büyüttüğü gerçeğiyle hiç yüzleşmeyecek miyiz Ancak yüzleşebilirsek, kendimizi yeniden insan kılacak bir temizlenme, bir arınma ihtimalimiz olur. Bunu yapmazsak; kurmaca iddialarla asılsızlığımızı örtmeye, asılsız kişiliklerimizi kutsayarak samimiyetsizliğimizi kendimizden gizlemeye devam ederiz. Bu insanın içine düştüğü belki de en dipsiz kara deliktir."Varlığımızın, yetiştireceğimiz nesil için bir kuvvet olmasına çalışalım. Özümüzle sözlerimiz arasındaki başkalık, genç ruhlar için en müthiş zehir tesirini yapar" diyor merhum Nurettin Topçu, 'Türkiye'nin Maarif Davası' kitabında.Ümitsiz ya da karamsar olmamalıyız. Allahın rahmeti sonsuzdur, onun örtemeyeceği ayıp, düzeltemeyeceği yanlış, affedemeyeceği günah yoktur. Günahlarımızla, yanlışlarımızla, hatalarımızla, zayıflıklarımızla yüzleşelim. Şu mübarek vakitleri insanlığımızdaki defoların üstünü örtmeye çalışarak değil, gözlerimizi, aklımızı ve kalbimizi kaçırmadan aynaya bakmakla geçirelim. Boyun büküp mağfiret dileyelim.