Amerika kahroluyor mu

Yeni Şafak Gökhan Özcan - Amerika kahroluyor muDünyada adının önüne en çok 'Kahrolsun' ibaresi eklenen sözcük herhalde 'Amerika' sözcüğüdür. Amerika herkesin malumu olduğu üzere bir ülke, bir birleşik devletler ülkesi... Ama bunun ötesinde nefret edilen pek çok şeyi muhtevası içine toplayan bir simge... Gerçekten yüksek sesle söylendiği kadar nefret ediyor muyuz Amerika'dan Küresel yaygınlıkta bir öykünmenin de adresi çünkü aynı Amerika. Kendi kendine oluşmuş şeyler değil elbette bu yönelimler... Amerika her an her yerde kendini gözümüze sokan bir medyatik ağa sahip ve her türlü iletişim imkanı ve kanalıyla kendini, kaba gücünü, yaşama biçimini, tüketim odaklı alışkanlıklarını, yeryüzündeki her bireyi kendi sömürgesi haline getirmeye odaklanan teknolojisini, incelikten yoksun zevklerini, fotoşoplanmış renklerini, fenomen karakterlerini ve daha birçok şeyini her an her gözümüzü çevirdiğimiz yerde bize dayatıyor. Şu son yüzyılda her yer o kadar Amerika oldu, o kadar çok Amerikan propagandasına maruz kaldık, o kadar çok Amerikan filmi izledik, Amerikanca yapılan o kadar çok şeyi hayatımıza öylece buyur ettik ki, bugün hepimiz bir parça Amerikalı sayılırız. Yine de aklımıza estikçe 'Kahrolsun Amerika!' diye söylenebiliyoruz. Üstünde pek duran yok ama dillere pelesenk olan bu iki kelime de muhtemelen büyük Amerika projesinin bir parçası. Son zamanlarda bu iki kelimenin en çok yan yana getirildiği zeminin, dünyanın herhangi bir yerinde tavladığı her yeni kullanıcı ile Amerikan sermayesinin kazancına kazanç ekleyen sosyal medya mecraları olması herhalde bu ihtimali hiç olmadığı kadar güçlendiriyor."Keşfettim Küçük ruhlarınızdaki büyük Amerika'yı Hadi alkışlayın! Bu sizin başarınız" diyor 'Ah'lar Ağacı'nda Didem Madak.Amerikan Rüyası ideali, geçen yüzyılın ortalarından itibaren ütopik bir iyimserlikle dünyanın içinde bulunduğu büyük tıkanmadan çıkışın bir çaresi olarak dünyanın hemen her yerinde büyük ölçüde kabul gördü, satın alındı. Ancak rüyanın kabusa dönüşmesi için aradan çok zaman geçmesi gerekmedi. Amerika kendi güç ve hüküm-ranlığını büyütmek ve kollamak adına her türlü faullu hareketi caiz kabul eden bir canavara dönüştü kısa zamanda. Geçen yüzyıl Amerika'nın barışı ve özgürlüğü götürmek üzere gittiği coğrafyaları kana bulaması ve sömürecek ne bulduysa sömürerek kaosa terk etmesinin defalarca örneklenmesiyle geçti. Bütün bunların neticesinde dünyanın geri kalanında büyük bir öfke ve nefret birikirken, Amerika'da da dudak uçuklatıcı büyüklükte sermaye