Halkın dili bu mu

Bugün, son zamanlarda siyaset dilinde artan ve eminim hepinizin de dikkatini çeken restleşmeye değinmek istiyorum. "Gününü göstereceğim", "cesaretin varsa", "hodri meydan" vb. ifadeler havada uçuşuyor. Twitter'da biri, "ülke, lise çıkışına döndü" diye yazmıştı ki gerçekten bu yoruma katılmamak elde değil. Söz konusu ifadeler, en son lise kavgalarında duyduğumuz ifadelerdi, şimdilerde siyasetçilerin ana üslubu oldu. Daha bu hafta, "şerefsiz" ifadesini, önde gelen siyasi figürlerin ağzından duyduk yine. Halkın dilinden konuşmak Siyasette halktan olduğunu, halkın arasından çıktığını en çok hissettirenin kazandığının fark edildiği bir dönemdeyiz. Avrupa'da da siyasette "halktan biri görünme" çabasının yükselişe geçtiğini, hatta siyasi anlamda başarı kazandığını görüyoruz. İktidardaki siyasetçiler, işi abartıp "ben halkım" diyerek halkın iradesini kendi iradesiyle özdeşleştirir noktaya dahi gelmiş vaziyette. Öyle ki, diğer siyasi rakipler, elitlikle suçlanıyor, en çok halktan görünmenin mücadelesi veriliyor. Bu durumun yarattığı kendi gibi düşünmeyeni siyasetten ve yönetimden dışlama, yok sayma sonucunu bir kenara bırakalım; halktan biri görünme gayreti düzgün üslubu yabana atmayı gerektiriyor olabilir mi Siyasetçiler, halka mal olmuş kişiler olarak örnek davranışlar ve örnek üslup beklentimiz olan kanaat önderleri değil mi Üstelik halkın gerçekten istediği şey, halkın dilinde konuşan siyasetçi mi yoksa halkın dilinden anlayan siyasetçi mi Dahası, acaba halkın dili sandığınız bu şey, esasında siyasetçilerin dilinin halka yansıması olabilir mi Zira, üslup bumerang gibidir. Diyelim ki gerçekten halkın dili böyle, bu durumda, halka en çok sesini duyurmayı başaranlar ve kitleleri peşlerine takanlar, bu üslubu tercih ettiği için toplumsal hayatta da bu kaba ve şiddeti çağrıştıran dili görüyor olamaz mıyız Şeref(sizlik) Siyaseti Geçtiğimiz günlerde ülkeden göç eden doktorlar için, "derdiniz nedir,