Futbolda bile taraflar bir oldu ama

Geçtiğimiz hafta Süper Kupa Finali, Atatürk ve Suudi Arabistan başlığı altında yaşanan kriz, iki büyük ezeli rakibi bir araya getirdi diye, ne kadar sevindik.

"Renklerimiz farklı ama kanımız bir" sloganı, sanıyorum ki en çok paylaşılan slogan oldu.

Açık söylemeliyim ki, böyle birlik, beraberliğe dair vurgular beni çok duygulandırıyor. Bıkmadan, sıkılmadan hemen her paylaşıma baktım, okudum. Okudukça daha da duygulandım.

Yalnız olmadığımı da biliyorum. Birlikte olduğumuz, ortak acılarımızın, ortak sevinçlerimizin daha çok olduğu o günleri özleyen kişiler olarak sayımız oldukça fazla.

Ancak biz her ne kadar böyle çok duygulanmış olsak da bunun geçici bir birliktelik olduğu, zaten toptan çok birbirlerine vurmaya başlamış kimselerin ele geçirdiği spor camiasında, gayet açık.

Biraz zaman geçsin, yine takımlar ve taraftarları bir pozisyonun faul olup olmadığıyla başlayan tartışmayla şiddete meylederler. Bu artık özellikle Türk futbolunun kanıksadığı bir gerçek.

Ancak kısa süre için de olsa, futboldaki ezeli rakipler bir olmayı başardı.

Siyasetin ezeli rakipleri için ise bunu söylemek mümkün değil.

Zira, bu olayın Türk milletinde birlik yarattığı algısı gerçek değil.

Atatürk karşıtlığı ve Riyad tercihi

Bugün ülkeyi yönetenler, senelerce adını anmaktan kaçındığı, sonradan kabullense de ancak zorunlu anlarda adını andığı, ders kitaplarında, mazimizdeki önemini daha az göstermek için uğraştığı Atatürk'ü, toplumsal kutuplaşmada bir tarafın sembolüymüş gibi gösterme çabasını hiçbir zaman bırakmadı.

Yalnız Atatürk'e değil, Cumhuriyete, Cumhuriyetin 100. yılına dahi gereken önem gösterilmedi.

Bu yüzdendir ki, (ve tabii para tatlı geldiğindendir ki), 100. yılda, Türk sporunda en çok heyecan uyandıran karşılaşma Riyad'da oynatılmak istendi; Atatürk'ün kurtuluş mücadelesini başlattığı Samsun'da değil, Başkent Ankara'da değil, iki takımın ev sahibi olan İstanbul'da veya 81 vilayetten herhangi birinde değil; Riyad'da