"Başka zamanlarda ikamet eden hastalar" mıyız

I-"Geçmişi deşmeyelim"Hastanenin bahçesi tenha. Oysa dündoluydu. Sanki bir kafeterya gibi işlekti.Önümde bir kadın ve bir adam peyda oldu. Hızlıca yürüyüp onları arkamda bırakabilirdim. Ama nemli havada hızlı yürümek pek akıl kârı değil. Sanki onları takip ediyormuşum gibi yürüdüm birkaç adım. Adamın cep telefonu çaldı. Eski Nokia çalışı. Bir telefon ile geçmişe dönülebilir mi Dönülebilirmiş. Adam telefonunu aradı ceplerinde. Kadın adamı beklemedi. Sonunda adam hem yürüyüp hem telefonunu aramaya devam etti. Kadın sanki kendi eliyle yerleştirmiş gibi "Yeleğinin iç cebinde" dedi. Adam karısının yardımını teşekkürle kabul edip sırtındaki giysinin ceplerine bakmak yerine "Yelek mi var sırtımda!" diye itiraz etti. Kadın sıkışık trafikte stop etmiş otomobil gibi zınk diye durdu. "Rüştü o sırtındakine ne deniyor!" diye üst perdeden haykırdı. Bu esnada telefon çalmaya devam ediyor. Hay aksi ayakkabımın bağı çözüldü. Tıpkı filmlerdeki takipçiler gibi. Ayakkabısını doğru dürüst bağlayamayanlara dair iki cümle sarf ettiğimden bu yana neredeyse her sokağa çıktığımda ayakkabımın bağları çözülüyor. (Tashih etmeye kalkmayınız lütfen. Ayaklarımın bağı değil ayakkabılarımın bağı çözülüyor.)Ben bağcıklarla uğraşırken, kadın "Hanımefendi bakar mısınız" dedi. Bağcığı beceriksizce kör düğüm haline getirdikten sonra baktım. "Şu şeyin adı ne sizce" diye sordu.Adam itiraz etti "Yahu montun adı sizce bizce diye değişir mi!" dedi.Adam belli ki mont dememi bekliyordu. Ama üzgünüm, kadın haklı.Mont değil, yelek. Fakat bu gerçeği tartışmakta olan karı kocaya söylemek istemedim. Bu esnada telefon çalmaya devam ediyor. "İnternete girip yelek ve mont diye yazarsanız görseller size çok fikir verir." dedim. Adam görsellerin kendisinden yana çıkacağından adı gibi emin "Çok iyi fikir, itiraz etmek yok" dedi.Kadın "güleyim bari" dedi. Bana dönüp "Başına gelecekten haberi yok" dedi benim de kendisine katılıp "Yelek elbet" dememi bekleyerek. Kadına tebessüm edip iyi günler diledim. Telefon sustu. Onlardan önce ben merak ettim telefon ile arayanı. Birkaç saniye sonra telefon bir daha çaldı. Arayan aynı kişi miydi Sesleri duyulur duyulmaz kıvamdaydı. Onları monttu, hayır yelekti atışmasında bırakıp yürüdüm. Gittikçe azalan sesler adamın "geçmişi deşmeyelim geçmişi deşmeyelim" diye en yüksek frekansta seyreden sesine bıraktı yerini."Geçmişi deşmeyelim..."Adamın cümlesi bir romandan satırlar bırakıp gitti zihnime.II-"Zaman Sığınağı"2023 Uluslararası Booker ödülü alan Bulgar asıllı yazar Georgi Gospodinov'unZaman Sığınağıromanında iki gün önce "Geçmiş referandumu" kısmını okumamışolsaydım,"Geçmişi deşmeyelim"cümlesi içimde bu kadar yer eder miydi Neticede ilk defa duyduğum bir cümle değil. Her türlü aile tartışmasında, her sınıftan, her yaştan kişiler arasında "geçmişi deşmeyelim" sözüne rastlamışlığım var.Romanda "Geçmiş referandumu" diye bir bahis var. Ülkeler on yıllarla sınırlı olmak üzere yaşamak istedikleri zaman dilimini belirleyecek şekilde oy kullanıyorlar:"Şimdiye kadar tüm seçimler gelecek içindi. Bu farklı olacaktı- ilk geçmiş referandumu.Geriye Dönüş Çağrısı... Avrupa geçmişini seçiyor... Avrupa- Yeni Ütopya... Avtopya... Ortak Geçmişin Avrupa Birliği.(Zaman Sığınağı, s. 122)Zaman Sığınağı'nın yazarı Georgi Gospodinov,romanı üzerinden verdiği söyleşide distopyaların çoktan yaşanmaya başladığını söylüyor.Gospodinov ile hemfikirim. "Distopik filmler ve romanlar,projelendirilmiş gelecek için bizi zihinselve duygusal olarak hazırlamaplanlama işlevi mi görüyor" sorusunu son yıllarda sormaktan vazgeçtim. Vazgeçtim, çünkü bunun böyle olduğuna artık hepimiz birinci elden tanığız. Hatırlayınız "Black Mirror"un ilk sezonu yayınlandığında kanımız donmuş, günlerce dizinin bölümleri üzerine konuşmuş, her bölümden neredeyse kavramsal bir tartışma çıkarmış, ama sonra sonra Black Mirror bölümlerinin üç vakte kadar mesela Çin'de uygulanmakta olduğu haberi ile karşılaşmış, bir kaç yıl önce isemerakla beklenen dizinin yeni sezonları artık hiç şaşkınlık yaratmaz olmuştu.III-"Cennete Yakın"Distopik filmler yoluyla zamanın sömürgeleştirilmesine alıştırılıyoruz.İnsanların zaman üzerinden borçlandırılmalarına dair ilk izlediğim film In Time idi. Filmde herkesin 30 yıllıkömrü var. Daha uzun yaşamak isteyenler zaman satın alıyor. Zaman satın alanlar için hayat 30 yaşın tazeliğinde donduruluyor. Zaman satın alamayanlar için ömür bitiyor.Covid 19 Pandemisi sırasında ve sonrasında çekilen filmleri ayrı bir dikkat ile izliyorum.Neden mi2020 yılında Dünya Ekonomik Forumu'nda, Covid 19 Pandemisi'nin