" Ne bet kaldı ne bereket..."

I-Yıl 2018. Mevsim yaz. Günlerden pazar. Küçükyalı'da biralışveriş merkezinde bizim genellikle dondurma yemek için tercih ettiğimiz bir mekândayız. Herkes kahvaltı ediyor. Saat 11.00. Biz kahvaltımızı hafta için hangi saatte yapıyorsak hafta sonları da o saatte yapmaya devam ederiz. Rutinimize riayet bahsini hafta sonu da aksatmamaya dikkat ederiz. Gün ışığı hürmet bekler. Birazdan Çanakkale'den başlayarak nereye gideceklerine o sabah karar vere vere yaz tatili yapan iki çocuklu bir aile ile buluşacağız. Bir arkadaşları vasıtasıyla görüşmek istediklerini ilettiler. Benim de o sıra imalat hatasından dolayı iade edip yenisi ile değiştirmem gereken ayakkabı için AVM'ye gitmem gerekiyor. Ertelemelerden erteleme beğeniyorum. Seyyah ailenin teklifi ilaç gibi geldi. Tamam dedim.Yolcunun hâli malum. Kararlaştırılan saatte gelmelerini beklemiyorum zaten. Beklemenin birinci şartı beklemiyor gibi beklemektir. Sanki biraz sonra burada hayatın anlamı elinize bir paket olaraksunulacak fakat o paketine kadar geç açarsanız beklemenin mutluluğuna gark olacakmışçasına, öylece durmak. Mekân o kadar kalabalık ki garsonlardan biri bile bize ne istediğimizi sormuyor. Canımıza minnet. Verdikleri sipariş geciktiği için çileden çıkmış aile babaları birazdan ortamı terörize etmeye hazır bir vaziyette dişleri sıkılı bekliyor.Dron ile çekilecek bir görüntüyü hayal ediyorum. Hayal ettiğim görüntüye bir isim koyuyorum: Son kahvaltı.Yüzler gergin. Nimete gark olmanın şükrü ile değil de ne var kiburada, keşke başka bir yere gitseydim şikâyeti ile turşulaşmış yüzler, cep telefonunun ekranında kilitli kalmış."Ay" diyor yan masadaki genç kadın "Seldalar Sarıyer'e gitmiş. Ortamları ne kadar güzel. Bak."Genç adam sahandaki yumurtayı beceriksizce 3-4 yaşlarındaki oğlunun ağzına taşımaya çalışırken karısının "Selda'ların güzel ortamı"na iç geçirmesine öfkelenip; "Biraz da sen yedirsen" diyor çocuğun yanağına neredeyse çatalı batırırcasına.Kadın hiç umursamadan "bırak yemezse yemesin" diyor.Adamın öfke frekansı birkaç derece birden yükseliyor: "Sen de bir şey yemedin ZATEN!" "Ben diyetteyim..." "O zaman biz niye geldik buraya!""Ortam için... Alt tarafı bir ortam ikram edeceksin onu da ..."Birazdan gümleyecek olan yan masayı bırakıp kalabalık ailelerin olduğu masalarda geziniyorum. Her biri birbirinden tombalak iki oğul bir kızdan oluşan beş kişilik aile aşk ile şevk ile yapıyor kahvaltısını. Onu da istiyorlar bunu da. Espri olsun diye "Birazdan bu aile ağlayacak" diyorum kızıma. "Senin kulakların mı tıkandı" diyor. Bu anne çok yüksek sesle konuşuyorsun demek. Hiç sesimi çıkarmıyorum. Aradan birkaç saniye geçtikten sonra "Niye ağlayacaklar" diye soruyor. "Mutluluktan" diyorum. "Allah'ım ne çok yiyebildik diye şükür gözyaşı akıtacaklar." Gülüyoruz.Saat 11.30 oldu. Yolcularımız henüz vasıl olmadı.Pijama niyetine giyilmiş miki fareli eşofmanları ile dört kişilik aile geliyor. Kadın saçlarında bir fırça dolaştırmayı saçların hürriyetine aykırı bir durum olarak görüyor olmalı ki her bir saç teli kendi özerk alanını ilan etmiş. Kıvırcık saçlı dört yaşındaki çocuk hâlâuyuyor. Ayakta uyumanın on ideal duruşu adlı bir dersi ilerleyen yaşlarda seminer olarak verebilir. Bunlar da yolcu herhalde diye düşünüyorum."Daha önce kalkmalıydıkhayır evde kahvaltı yapmalıydık" tartışmasınıduyunca anlıyorum bunlar İstanbul'da mukim Sıcak yataklarını"kahvaltı tatbikatı var" anonsu ile terk etmiş haldeler adeta.Sakin arkadaşlar. Tatbikat yok. Çıkarın dolaptakileri. Demleyin çayınızı. Rahvan rahvan. Günün ilerleyen saatlerinde çıkarsınız dışarıya. Hele bir kendinize gelin.II-İnsanlar dışarda yemek yer, yemez kendi tercihleri. Ama her birimiz israf etmemekten sorumluyuz.Maksadımız "yemek için yemek", "ortamda bir selfi için yemek" olursa israf kaçınılmaz.İsraf ile bereket bir arada bulunmaz.Dışarı kahvaltı etmek için çıkmayın. Arkadaşlarınızla buluşmak, kendinize rastlamak için çıkın. Yolcusunuzdur ya da. Hoş bir mekân bulursunuz bir simit bir çay biraz zeytin biraz peynir. Bir kırıntıyı bile masada bırakmayacak kadar az, öz, lezzetli.Ya da ailecek mevsimi idrak etmek üzere çıkarsınız evden. Uzun uzun yürümek için. Belki ailecek bisiklete binersiniz. Bir park bulup banka oturursunuz. Yanınızda evde hazırladığınız ekmek arası