Kara derin gözleri vardı. Gece gibiydi Leyla. Ya da burada gece Leyla gibiydi.
Leyla molotofkokteyli atıyor, taş atıyor polisler yakalayıp bana getiriyordu. Yaptığının ne kadar farkında diye.
Leyla, dedim, siz taş atarsanız buraya öğretmen gelmez, doktor gelmez. Öğretmen gelmezse siz okuma yazma öğrenemezsiniz. Doktor gelmezse hastalarınızı ta Van'a götürmek zorunda kalırsınız. Doktor, öğretmen burada olsa daha iyi değil mi
Sen taşı kime atıyorsun
(Yüzüme baktı. Bakışlarımız birbirine kenetlendi.)
Sen taşı kendine atıyorsun. Kardeşlerinin istikbaline atıyorsun.
(Leyla nefes alıp veren bir canlı gibi değil taş gibi oturuyor. Taştan katı oturuyor.)
Türkiye'nin belki de en güzel şehri niye böyle taşlı sopalı olsun!
(Çatık kaşlarının arası yavaş yavaş açıldı. Dinledikçe yüzüne yavaş yavaş gün doğar gibi oldu.)
"Doğu illeri kara teslim. Elektriklerin ve suların kesildiği Doğu Anadolu Bölgesinde…" Cep telefonunun sesini hoparlörden dışarı vererek dinleyen bütün personelin gıcık kaptığı Zerrin Hemşire geçiyor olmalıydı kapının önünden.
(Leyla elinde taş varmış da biraz sonra kapıya doğru atacakmış gibi hareketleniyor.)
Zerrin Hemşire'nin radyosu haberleri vermeye devam ediyor: Doğu bölgeleri kara teslim olmuşken Batı bölgeleri karın keyfini çıkarıyor. Kayak merkezleri dolup taştı.
Biraz önce aydınlanmaya başlayan yüzünün kırmızıdan siyaha döndüğünü fark ettiğimde, kelimelerim beni vakitsiz terk etmiş, ben boşluğun içinde debeleniyordum.
Orada, dedi sustu. Cümlesini tamamlamasını bekledim. Arkası gelmedi. Orada, dedi tekrar. Nerede, dedim. Sizin orada işte, dedi. Bizim orası diye bir yer yok, dedim. Her yer hepimizin. Yok, dedi. Sizin orada herkes hep güler mi