Gaye Hanım da böyle derse!

Hürriyet'te Ahmet Hakan'a konuşan Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın, kiralarla ilgili sözleri polemik konusu oldu.

"Bir insanın 10 evi olmamalı" diye itiraz eden Erkan, satır arasında "İstanbul, Manhattan'dan pahalı olur mu Biz İstanbul'da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz" serzenişinde bulundu.

Düşünün... Paranın üstünde imzanız var, milyarlarca dolara hükmediyorsunuz, ülke ekonomisinin geleceği iki dudağınızın arasında... Ama kiralık ev bulamıyor, anne evine can atıyorsunuz.

Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin bir Merkez Bankası Başkanının böylesi bir açıklaması büyük bir haberdir.

Ne var ki Ahmet Hakan "Röportajdaki sözlerden yola çıkarak yapılan spekülasyonlar, klasik sosyal medya çarpıtmasından ve abanmasından başka bir şey değildir" diye yazarak karşı atak yaptı.

Oysa bildiğimiz Ahmet Hakan, bırakın polemiğe sütre çekmeyi o sözleri duyar duymaz "Bi dakka bi dakka" diye lafı keser, biraz daha detay alırdı. Başkanın maaşını sorardı. Nerede ev aradığını sorgulardı. "Merkez Bankası'nın idare merkezi Ankara'da, siz niye İstanbul'da ev aradınız" derdi. Vs. vs...

Hadi basireti bağlandı ya da bazı şeyler engel olmuştur diyelim. CHP medyasına ne demeli Sözcü gazetesi, Hürriyet'in bir gün önce attığı manşeti alıp manşetine taşıdı. Siyasi holiganlıkla ilkeler altüst edildi.

Memleketin derdi bu mu

İlke deyince... Rahmetli Aydoğan abi, bazı haberlerin sayfada haddinden fazla yer bulduğunu görünce kızar, eski patronu Simavi'nin (Sanıyorum Erol) kendilerine ikazını hatırlatırdı.

Simavi, sansasyonel olmayan bir hadiseyle ilgili dokuz sütuna atılmış manşeti görünce "Şekerim, bundan daha büyük bir gelişme olduğunda kaç sütuna vereceksiniz" dermiş.

Gazete dokuz sütundan müteşekkildir. Her haberin bir 'eder'i vardır. Kaç sütun işgal ettiği, olaya verilen değeri gösterir. Bu, adı konmamış bir gazetecilik kaidesidir.

Simavi'nin düsturu Hürriyet'te terk edilmiş olmalı ki, gazete Ankaragücü Başkanı Faruk Koca'nın, hakem Halil Umut Meler'e sahada yaptığı yumruklu saldırıyı manşetten ve tam sayfa verdi. Kapakta başkaca hiçbir haber de yoktu. Memleketin tek problemi bu mu

'Biz'de olmak ya da olmamak!

Kültür ve Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy, geçen hafta bir grup gazeteciyle AKM'nin tepesindeki "Biz" restoranda buluşuyor. Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, M. Yakup Yılmaz, Sedat Ergin, İsmet Berkan, Nagehan Alçı ve Duygu Demirdağ'ın katıldığı yemekte birçok kültürel mevzu konuşuluyor. İlk beş isim zikredildiğinde akıllara hep 28 Şubat gelir. Zira o dönem hepsi de Aydın Doğan'ın gazete ve televizyonlarının başında askerle el ele siyaseti dizayn ediyorlardı. Bundan dolayı bizim mahalleden "Biz niye Biz'de olamadık" itirazları geldi. İktidarın kültürde muktedir olup iktidar olamadığı bir vaka! Fakat o fotoğraf 'kültür'el halkada olamama sorgulaması için yeterli değil. Çünkü masadakilerin hiçbiri 'kültür' insanı değil. Dolayısıyla o karede yer almamak eksiklik sayılmaz. Tahminim o fotoğraf, Bakan değil danışman yahut PR'cı tercihi. Ama sektörü iyi bilen, uyanık bir basın danışmanı böyle bir fotoğraf verdirmez.

'Düşüm'cesizlik

Bir haber kanalında spiker skandallarla dolu maçın ardından sabah konuğuna "Dün akşamdan itibaren neler yaşandı" diye bir soru yöneltti.

Türk Dil Kurumu, "itibaren" kelimesinin -den başlayarak, -den beri edatlarına karşılık geldiğini ifade eder. Oysa tam karşılığı olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim