Basın Kanunu gazeteciliği bitiriyor mu

Yeni Basın Kanunu, Meclis Genel Kurulu'na geliyor. İnternet medyasına yönelik yasa yıllardır konuşuluyor, ancak bir türlü çıkmıyordu. Mesele yılan hikâyesine dönmüştü. Düzenleme, internet haber sitelerini kurumsal bir kimliğe sokarken, önemli yükümlülükler de getiriyor. Haber siteleri süreli medya kapsamında değerlendirilecek, çalışanları Basın Kartı alabilecek... Teröre bulaşana, devletin birliği aleyhinde çalışana, darbecilik yapana, yüz kızartıcı suçlardan hüküm giyene Basın Kartı verilmeyecek... Basın İlan Kurumu vasıtasıyla dağıtılan resmî ilan gelirlerinden haber siteleri de yararlanacak. Yerel gazete sahipleri bu yüzden 'gelir azalır, kapanma artar' endişesi yaşıyor. Haber siteleri için de tıpkı gazetelerde olduğu gibi, cevap ve düzeltme metni yayınlamak mecburi hâle gelecek. Bu çok önemli bir adım. Yani kimileri "vurdum geçtim, kimseye hesap vermem" diyemeyecek. Cevap hakkını kullanmak isteyen, aynı punto ve ölçüde tekzibini yayınlatacak. Haber silinse dahi, tekzip metni orada en az bir hafta boyunca kalacak. Kanun teklifi, içerik sağlayıcılar ile sosyal medya şirketlerine de çekidüzen getiriyor. İçeriğin çıkarılması yine hâkim kararıyla verilecek. Yurt içi yurt dışı ayrımı kaldırılıyor. Bu da önemli Yani düzenleme geniş. Ne var ki, tartışmalar tek bir madde üzerinde yoğunlaştı. Muhalif kesim hop oturup hop kalkıyor. Çünkü düzenleme yalan yayınlara karşı hapis cezasını öngörüyor. "Halk arasında endişe, korku veya panik oluşturmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Failin, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde ceza yarı oranında artırılacak..." "Endişe ve panik oluşturma muğlak bir ifade" diye eleştiriliyor. Doğrudur. Kanun net olmalı. İfade özgürlüğünü engellememeli. Mesela, kişi aşı karşıtı olabilir. "Aşı kalp krizine sebep oluyor" diye yazmak, korku ve panik havası oluşturma gerekçesiyle yasa kapsamına girer mi Bunun ölçümünü kim yapacak İki yıl evvel gıda yasasıyla ilgili bir düzenlemeye gidilmişti. "Canan Karatay Yasası" diye lanse edilmişti. "İnsanların kafasını karıştıranlara cezalar geliyor" denmişti. İfade özgürlüğünü kısıtlayacağı endişeleri dile getirilince geri çekildi. Bu demek değil ki bu teklif de geri çekilsin. Hayır! Memleketin ikbal ve istikbali için dezenformasyonla mücadele yasası şart. Sosyal medya üzerinden yapılan yanıltma haber ülkenin baş belası. Meydanı boş bulan kimi operasyonel çevreler, yalanlarla veya çarpıtma yoluyla halkın sinir uçlarıyla oynuyor. Özellikle seçimler yaklaşırken sığınmacılar üzerinden kargaşa ve kaos çıkarmak için bekleyenlerin varlığı ortada. Ama kimi kalem sahipleri düzenlemeyi eleştirirken bile çarpıttı. Birisi "Sadece bizden olan gazeteciler kalsın diye düşünüyor" şeklinde yazdı. Niye kalmasın İşini doğru yapana kim ne söyleyebilir! Kaldı ki iktidarda kimin olduğu da önemli değil. Sınırları net çizilmiş yasa, beka meselesidir. Biraz insaflı olmak lazım. Eğitim çare olmaz Basın Konseyi, dezenformasyonla mücadele kampanyası başlattı. Uyarı yazılarında "Eksik bilgi başka, yanlış bilgi başka ama yalan bilgi haber değildir, uyanık olun" ifadesi kullanıldı. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç "Önemli olan ceza ve yasaklama yağdırmak değil, eğitici ve yol gösterici olmaktır" dedi. Doğru... Ama yalanı meslek, çarpıtmayı karakter, ön yargıyı elbise yapmış güruha ne eğitim çare olur ne yasa!.. Say say bitmiyor! Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, geçen sene memleketi Erzincan'da, bir araya geldiği gazetecilere zarf içinde para dağıtmaya