Derinleşen enflasyon problemi

Ekonominin iyiye gitmediğini gösteren 'tablo'lardan biri de enflasyon rakamları.Devletin açıkladığı resmî enflasyon rakamlarının yüzde 50'lere, resmî olmayan kuruluşların rakamlarına göre de yüzde 100'lere dayanmış bir enflasyon ramaklarından bahsediliyor. Yüzde 50 civarında bir enflasyonun ne demek olduğu en iyi aşgarî ücretle çalışma durumunda olan dar gilirliler bilir. Bu tablo, asgarî ücretle çalışan bir işçinin her ay ortalama olarak 100 lisasından 10 lisasını kaybetmek anlamına gelir. Peki, ay başını getirme telâşında olan bir çalışan için bu normal midir Türkiye'yi idare edenler, geçmişte yaşanan yüksek enflasyon yıllarını hatırlatıp bir bakıma; "Halinize şükredin. Geçmiş yıllarda enflasyon yüzde yüzleri aşmıştı. Şimdi o kadar yüksek değil" anlamına gelen söz ve davarnışlar sergiliyorlar. Ancak şunu unutuyorlar: Vatandaş o yıllardaki yüksek enflasyon rakamlarından rahatsız olduğu için sebep olanlara sandıkta hesap sordu. Şimdi de benzer şekilde yine sandıkta hesap sorar ve soracak. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski de yüksek enf- lasyona dikkat çekerek, çözüm önerileri sıralamış. Esasında bu çözüm tekliflerini idareciler de bilir. Fakat, bunları hayata geçirmenin siyasî sonuçlarının olduğunu bildikleri için erteleme cihetine gidiyorlar. İlgisiz gibi görenler olur, ama Türkiye'nin enflsayonla mücadele edebilmesi hak, hukuk ve adalet yolunu açmaya bağlıdır. Aynı şekilde 'Kopenhag Kriterleri'ne uymak da uzun vadede ekonomik krizin çözümüne çare olur. Niçin Çünkü bu kriterlerde devletin keyfi davranması, israf batağına saplanmasına yol verilmez. Ayrıca, idaeciler açık ve şeffaf olmak durumundadırlar ve yaptıklarından dolayı millete hesap verileceğini bilirler. Ülkemizde neredeyse hiç yapılmayan şey, hesap sorma ve hesap verme değil mi Kaslowski'nin dikkat çektiği noktalardan biri de şu: "Son dönemde gıdada KDV indiriminde ise, sınırlı da olsa fiyat düşüşü göreceğiz elbette, ama konu sadece gıda değil. Sağlıktan eğitime,