Kanburger

Ölmekten yorgun serçelere, ümmetin sessizliği çöldür. Türkiye'nin siyasi gündemi şu an umurumda değil. Yumruklarımızı dişlerimizden önce sıktığımız günlerde, beyinsizliğini toplamak için toka arayan hafif sıklet bataklık taklacıları gölge ediyor.

Hiçbir zaman tarafsız bir gazeteci olduğumu söylemedim. Birilerinin salyasıyla gözlük camlarımı silmedim. Kalemiyle kelamı arasındaki mesafeyi ideoloji çöplüğüne döndürenlerin tellalı olmadım. Çamurla fikrini keseleyenlere su tutmadım. Ben bugün ve daima GAZZETECİYİM...

Gazze benim meselem değil diyen kazalı zigotların üreme hızından daha fazla çoğalması gereken bir şey var, o da vicdan.

9000 insanın, 5000 çocuğun öldüğü bir toprağa sağır olabilmek için Netanyahu'nun kulak çöpü olmak lazım. Kendi evlatlarını sarmak için çiçekli bornoz arayanların, orada evladını sarmak için kefen bile bulamayan anneleri görmemeleri beni şaşırtmıyor... Aramızdaki bu irin torbaları, beynimizin İsrail'i! Kalbimizdeki Gazze'yi de işgal etmeye çalışıyorlar...

İsrail askerlerine vitaminler ve moraller vermeye çalışan bazı firmaları boykot edişimiz niye sizi rahatsız ediyor! İçinde kopmuş bebek parmakları olan kanburgeri yemek istemiyor oluşumuz, sizin karnınızı neden ağrıtır!

Yudumladığınız bol köpekli kahvenin kokusu, size keyifli pazarlar dileyen sefil yüzlerin aynası. Cephede değilseniz bile o kafedesiniz... Oralarda kafa dinleyecek olmanızın hırsı, kaç bebeğin bedenini kafasından ayırdı Cevap, "Gazze benim meselem değil"...

Senin toprağının kurtuluşu için mezar taşında "Gazze, Kudüs" yazanları görmen için ne yapmak lazım, kahvenin kartonuna isimlerini mi yazalım Ya da sen nitelikli ahırlarda marka sağacaksın diye, son şehadet sütünü içen bebeklerin körü mü olalım!