Türkiye nasıl düze çıkar

Her zaman söylüyorum, 14 Mayıs seçimleri Türkiye için kritik eşiktir. Bu işin bilincinde olan Millet İttifakı'nın hazırladığı ortak politikalar mutabakat metni, sosyal ve ekonomik olarak her alanı kapsayan ve çözüm öneren politikalardır. Geçmişte hiçbir partinin bu kadar kapsamlı ve gerçekçi seçim çalışması olmamıştı. Demek ki şartlar zorlayınca, çözüm yolu da bulunuyor. Benim, bir akademisyen arkadaşımla ''Türkiye için kalkınma modeli'' kitabımı da işte bu zor dönemin bir gereği olarak ve bir çıkış yolu olarak yazdım. Bu kitabın ön sözünü, değiştirmeden veriyorum; Türkiye için kalkınma modeli, Türkiye'nin 100. yılında yaşanan ekonomik sorunlar ve başarılar ve başarısızlıklar dikkate alınarak kurulmuştur. Dört temel ayağı var; Demokratik, hukuki ve kurumsal altyapı reformu; Orta vadeli istikrar programı; Planlama yapılması ve bu plan içinde; Orta ve uzun vadeli; piyasa devlet optimum dengesinin sağlanması ile yapısal sorunların çözülmesi. Genel olarak iktisadi kalkınma; bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği süreçtir. Gelişmiş ülkelerde bu süreç tamamlanmıştır. Bu nedenle iktisadi kalkınmadan amaç gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasıdır. Ekonomik kalkınma, GSYH'de büyümeyi de içine alan daha geniş bir kavramdır. Ekonomik büyüme yanında, toplumsal refah artışı yaratan, okullaşma oranı, kişi başına düşen, doktor ve öğretmen sayısının artması, çevre şartlarının iyileşmesi, teknolojik gelişmenin olması ve altyapı olarak demokrasinin gelişmesi ve insani değerlerin yükselmesi, fiziksel ve sosyal altyapının iyileşmesi, kalkınma göstergeleridir. Kalkınma ile büyüme arasındaki temel fark, kalkınmanın aynı zamanda sosyal refah hedefli olmasıdır. İktisadi kalkınmayı büyümeden ayıran diğer bir önemli fark; gelişme sürecinde aynı zamanda sanayileşme gibi yapısal değişmenin olmasıdır. Ayrıca büyüme her zaman değil, bazı şartlar altında ülkelerin zenginleşmesine imkân vermektedir. Eğer cari açık ve dış borçlanma varsa, ülke net dış borç ödeme konumuna gelince, dış borç mürettebatının GSYH'ye oranı büyüme oranından daha yüksek ise yoksullaşma başlar. Dahası, bir binanın yıkılması, servet kaybıdır. Buna karşılık, makine ve teçhizat kullanılması, işçi çalıştırılması nedeni ile yıkım sırasında katma değer yaratılır. Büyüme olur. Öte yandan; Nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun, ekonomide bir çıkmaz varsa, değişim kaçınılmaz olur. Demokrasilerde bu değişim ihtiyacı kendi dinamiğini yaratmak zorundadır. Totaliter rejimlerde ise değişim yalnızca diktatörün gitmesi ile gerçekleşir. Zira diktatörler farklı politikaları kendileri için prestij kaybı olarak görürler. Narsizm körlüğü ve güç zehirlenmesi değişimi göremez ve kabul etmez. 2023 seçimlerine giderken, Türkiye siyasi ve ekonomik anlamda kritik eşiktedir. 2003 yılından beri her alanda var olan popülizmin değişmesi gerekiyor. Aksi halde kriz derinleşecek ve maliyeti artacaktır.