Gelişmekte olan ülkelerde başkanlık tuzağı

Eğer ABD'de olduğu gibi, başkanlık sistemi, alttan yukarıya doğru gelen bir siyasi süreç içinde olmazsa, özellikle demokrasi kültürünün gelişmediği ülkelerde, dikta eğilimi olan siyasiler tarafından kolayca dikta rejimine çevrilebiliyor. İktidar gücü, devletin imkânları, dikta eğilimi olanları kolayca yoldan çıkarıyor. Lord Acton'un bir sözü var: "Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar!" Başkanlık sisteminin dikta rejimine nasıl dönüştüğünü Güney Amerika'da ve Türkçe konuşan ülkelerde yaşanan çok sayıda örnek açıkça gösteriyor. Dünyada 43 ülke tam başkanlık sistemi ile yönetiliyor. ABD'de sistem tabandan geldiği ve kendine özgü bir sistem olduğu için; Güney Kore başkanlık sistemi ise Kuzey Kore nedeni ile henüz oturmamış olduğu için bu ikisini çıkarırsak geriye 41 ülke kalıyor. Bunlar; Angola, Arjantin, Benin, Bolivya, Brezilya, Burundi, Şili, Kolombiya, Komorlar, Kongo, Kosta Rika, Endonezya, Dominik, Ekvador, Gine, El Salvador, Gambiya, Gana, Guatemala, Honduras, Liberya, Malavi, Maldivler, Nikaragua, Nijerya, Palau, Panama, Paraguay, Filipinler, Seyşeller, Sierra Leone, Güney Sudan, Liberya, Malavi, Maldivler, Meksika, Surinam, Türkiye, Uruguay, Venezuela, Zambiya. Bu 41 ülkenin 2021 yılı itibariyle fert başına ortalama millî geliri 5.000 dolardır. Bu demektir ki, bu 41 ülke ortalama olarak fakir ülkelerdir. 41 ülke içinde yalnızca 8 ülkede fert başına gelir 10.000 dolar veya biraz üstündedir. 15 ülkesinde fert başına gelir 2.000 doların altındadır. Özetle; bu 41 ülke içinde gelişmiş ülke yoktur. Tamamı orta ve düşük gelir grubu içindedir. Demokrasi açısından ise durum daha da kötüdür. Freedom House 2020 raporuna göre, bu 41 ülkeden yalnızca 13'ü, yani yüzde 31.7'si İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler Endeksi'ne göre özgür ülke statüsündedir. Oysa ki dünya ortalaması olarak, ülkelerin yüzde 45'i özgür ülke statüsündedir. Başkanlık rejimi ile yönetilen ülkeler tablosunun özeti şudur: Dünyada başkanlık sistemi bir yandan fakirlik getirmiştir, bir yandan da demokrasiden götürmüştür. Birçok ülkede başkanlık sistemi, diktatörlüğün bir kılıfı olarak kullanılmaktadır. Söz gelimi, Seyşeller, 1979 Anayasası'na göre tek parti diktatörlüğünde olan sosyalist bir devlettir. 1977'de iş başına gelen France Albert Rene, 2004 yılına kadar, yani 37 sene devlet başkanlığını yapmıştır. Venezuela'da popülizmle başlayan başkanlık sistemi, Hugo Chavez ve arkasından Maduro döneminde katı bir otokrasiye dönüştü. 1,5 milyon aydın ülkeden kaçtı. Toplum ikiye bölündü. Resmî olmayan rakamlara göre tepki için sokaklara dökülen halktan 3000 kişi hükümet güçleri tarafından öldürüldü Peru Devlet Başkanı Alberto Fujimori, demokratik seçimle işbaşına geldi. 1992'de kendisinin düzenlediği Millî İstihbarat Örgütü, medyaya rüşvet dağıttı ve bu rüşvetleri videoya çekti. Televizyonları ve yazılı basını tehditle kontrol altında tuttu. General Bello bir videoda "Televizyonları kontrol edemeseydik, hiçbir şeyi kontrol edemezdik" diyordu. Türkçe konuşan ülkelerde devlet başkanları hep seçimle