Faizde direnmenin arkasında ne var

2018'de kurlar artmaya başlayınca, Merkez Bankası faizleri kademeli artırdı ve Ağustos 2018'de yüzde 24'e çıkardı. Faiz oranları artınca 2018 Eylül ayında 6,3503 olan dolar kuru, 2019 Eylül ayında 5,7150'ye geriledi. 2018 Ağustos'ta yüzde 25,32 ve 2022 Ekim'de yüzde 40,22 olan Yİ-ÜFE 2019 Ağustos ayında yüzde 6,39'a geriledi. Kurların ve enflasyonun düşmesine paralel olarak Merkez Bankası da gösterge faizini kademeli düşürdü ve faiz oranı 2019 yılı sonunda yüzde 12 ve 2020 Mayıs ayında yüzde 8,25 oldu. Tam faiz-kur ve enflasyon istikrar bulmuşken, neden hükümet MB'ye ve faize müdahale etti Rekabetçi kur müdahale gerekçesi olamaz, çünkü 2020'de MB TÜFE bazlı reel kur endeksine göre TL, zaten yüzde 30 daha düşük değerde idi. Faizlere ve Merkez Bankası'na müdahale bütün dünyanın ve aklı çalışan herkesin aklını karıştırdı, zira iktisadi açıdan rasyonel, doğru ve istikrar amaçlı değil. Bu durumda akla acaba başka hesaplar mı var, sorusu geliyor. Din penceresinden bakarsak, eğer faiz nas ise, yüzde 13 de faizdir. Dahası yüzde 37 eksi reel faize ne demek gerekiyor Eksi reel faiz arttıkça, üretim ve hizmet maliyetleri de artıyor. Çünkü üretimde kullanılan ithal girdi oranı yüksektir. Ulaştırma maliyetleri de artıyor, çünkü hükümet, kamu-özel işbirliği anlaşmalarını dolar garantili yaptı. Aşağıdaki grafikte maliyet artışında brüt ücret artışının etkisi olmadığı görülüyor. Maliyet artışının tek nedeni kur artışıdır. Hatta kur artışının kendinden daha büyük maliyet artışları yarattığını görüyoruz. Aslında hükümetin yapması gerekenler zor değil; Bir istikrar programı hazırlayacak. Bu program içinde; faizleri enflasyon seviyesine çıkaracak. Dolaylı yoldan mülkiyete müdahaleyi durduracak. TL'den kaçış duracak. Kurlar enflasyon kadar artmayınca zaten TL değer kazanmış olacak. Şu anda TL yüzde 46 oranında daha düşük değerdedir. Bir yandan da, cari açığı azaltacak. Bunun için üretimde kullanılan ithal girdi payını