Ekonomide ne yapmalıyız

Depremin getirdiği insan ve servet kaybının telafisi yoktur. Bizim yapacağımız teknik önlemlerle kayıpları en aza indirmek, olağanüstü ekonomik ve sosyal politikalarla da ilave maliyetleri düşürmektir. Üstelik bu deprem ekonomik kriz yaşadığımız bir döneme denk geldiği için daha da dikkatli olmalıyız. 2004 Endonezya tsunamisinin, GSYH ve turizmde büyüme etkisini konu alan bir araştırmaya göre; 2004 ve 2005 yılında tsunamiden etkilenen ülkelerde, servet kaybı oldu ve fakat büyüme ve turizm hareketlerinde daralma olmadı.(Vasudha Jalan, Scripps College; A Study of the İndonesian Tsunami ) Genel olarak; deprem ve tsunami gibi doğal felaketlerin ardından, bir yıl daralma olur, ertesi birkaç yıl dalgalı büyüme yaşanır ve sonraki yıllar büyüme normal seyrine girer. Türkiye'de iç ve dış tahminler, GSYH'nın yüzde 1 oranında daralacağı yönündedir. Depremin GSYH'da büyüme üzerinde negatif ve pozitif etkileri vardır. Bölgedeki yatırımların tahrip olması ve iş gücü kayb nedeniyle üretim doğrudan etkilenir. Üretimde ve büyümede düşme meydana gelir. Bölgeden ham madde ve ara malı olarak girdi sağlayan firmalar ve bölgeye girdi satan firmalarda da üretim daralır. GSYH'da büyüme olumsuz etkilenir. Öte yandan, yıkılan altyapı ve binaların yeniden yapılması, katma değer yaratır ve büyüme olumlu etkilenir. Krizin derinleşmesini ve daralmayı önlemek için bazı olağanüstü önlemler almak gerekir. Birkaç örnek; 1.Merkez Bankası gösterge faizi, TÜFE'nin birkaç puan üstüne çıkarılmalıdır. Bu durumda tüketimin maliyeti artacak ve talep daralacak, enflasyon düşecektir. Enflasyonun düşmesine paralel olarak, gösterge faizi de yine reel faiz kalacak şekilde düşürülebilir. Türkiye 2018-2019'da aynısını yaptı ve o yıl enflasyonu düşürdü, kuru frenledi. Merkez Bankası'na Cumhurbaşkanı müdahale etmeyecektir. Bankanın kadroları değişecek, banka seçime kadar tarafsız ve objektif bir teknik heyet tarafından yönetilecektir. Reel faize geçilirse; TL'den kaçış duracak; Döviz talebi düşecektir. Aynı zamanda reel faiz portföy yatırımlarının girmesine neden olacak, döviz arzı artacaktır. TL'den kaçışın durması yanında yabancı sermaye yatırımlarının yeniden girmesi ile döviz arzı artacak ve kur frenlenecektir. 2.Dış ticaret politikasını değiştirmek gerekir. 2022 yılında Rusya'ya karşı 48,5 milyar dolar, Çine de 38 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Rusya'dan ithalatımız içinde sırayı doğal gaz ve petrol ürünleri alır. Bu iki kalemin Rusya'dan ithalatımız içindeki payı yüzde 37'dir.