Beşeri yatırım kaybımız: Beyin göçü

TÜİK'in uluslararası göç istatistiklerine göre, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında, üç yılda Türkiye'den toplam 1 milyon 38 bin 403 kişi yurt dışına göç etti. Dışarıya gidenlerin, yüzde 53 ile yüz 58 arasındaki çoğunluğu, 15-39 yaş arası genç nüfustur. Vasıflı iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne "Beyin göçü (brain drain)" deniliyor. Medya her gün doktorların dışarıya gittiğini yazıyor ve iktidar giderlerse gitsinler diyor. Yalnızca doktorlar değil, eğitimli işgücü ve özellikle gençler Türkiye'de durmuyor. Göç veren ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. Yani beyin göçü temelde gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik bir kaynak aktarımıdır. Beyin göçü ilk ve orta çağlarda kilise baskısı ve fikir baskısı ve siyasi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Avrupa'da en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler nedeniyle olmuştur. En büyük göçü alan ülke de ABD olmuştur. Albert Einstein da Almanya'dan ABD'ye göç eden bilim insanlarından biridir. ABD'ye göç edenler, ABD'nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yapmışlardır. ABD'den sonra Hitler'den kaçan beyinlerin gittiği ikinci adres Türkiye'dir. Hitler Avrupası'nda diğer ülkeler savaş içinde olduğu için, Atatürk'ün talebi ile Türkiye'ye de Almanya'dan çok sayıda akademisyen geldi. Türkiye 1933 yılında üniversite reformu yaptı. Darülfünun kaldırıldı, adı İstanbul Üniversitesi oldu. İstanbul Üniversitesi'nin kuruluşu ve gelişmesi Alman profesörlerin desteği ile gerçekleşti. Aynı şekilde bunlardan bir kısmı da Ankara'da hizmet verdi. Alman profesörlerden Fritz Neumark, Türkiye'de 1933-1953 arasında yirmi yıl kaldı. İlk yıllarda Türkçeye hâkim oldu ve İktisat Fakültesi Maliye Kürsüsü'nün kurulmasında da etkili oldu. Ayrıca 1950 yılında yürürlüğe giren Türk Vergi Sistemi'nde reform komisyonunda görev aldı. Bu gelenlerden birçoğu kamu reformunda görev aldılar. Neumark Almanya'ya döndükten sonra, 1979 yılında 'Boğaziçi'ne Sığınanlar' isimli kitabı yazdı. Bu kitabın önsözünde Neumark "Hitler Almanya'sından kaçan mültecilerin nispi önemi hiçbir yerde Türkiye Cumhuriyeti'ndeki kadar büyük olmamış ve çalışmaları kalıcı bir tesir bırakmamıştır." diyor. İstanbul ve Ankara'da görev alan bu profesörlerin çoğu geldikleri zaman genç bilim adamlarıydı. O günün savaş dışında kalmayı başarabilmiş huzurlu genç Türkiye'si beyin göçü alırken, ne oldu da bugün Türkiye yüksek oranlı beyin göçü veren bir ülke konumuna geriledi Beyin göçü konusunda, 2009 yılında Mecliste,