Afetler özür kabul etmez

Cumhurbaşkanı deprem nedeni ile ''tüm gayretlerimize rağmen kimi bölgelerde eksik ve aksaklıklar yaşandığını" söyledi. Depremler eksik ve aksaklıkları kabul etmez. Çünkü bu eksik ve aksaklıklar nedeni ile meydana gelen zayiat telafi edilemez. Eksik ve aksaklıkların nedeni, devlet çarkının yavaşlaması ve siyasi iktidarın hatalarıdır. Söz gelimi; 7 Temmuz 1997'de, Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında, ''Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma" ifadelerinin kısaltılmışı olan EMASYA Protokolü, yapılmıştı. Bu Protokol bürokrasiye girmeden deprem gibi durumlarda asker desteğini düzenliyordu. 17 Ağustos 1999 depreminde, 34 bine yakın TSK personeli hızlıca depremzedelere müdahale etmişti. Bu protokol 2010 yılında yürürlükten kaldırıldı. Depremden iki gün önce 4 Şubat'ta Cumhurbaşkanlığı kararı ile; Hatay'da bazı alanları riskli ilan edilen 2013 yılındaki Bakanlar Kurulu kararı kaldırıldı. Dün bir gazetenin manşetinde, AFAD'da işin ehline verilmediği ve AKP'lilerin akrabalarına verildiği yazıyordu. Aynı şekilde medyada sürekli olarak Kızılay'da da kadrolaşma ve yolsuzluk iddiaları tartışmaları yapılıyor. Demek ki eksik ve yanlışlıklar, yanlış ve yanlı yönetimden kaynaklanıyor. Bu yanlışlar devlet çarkının yavaşlamasına neden oldu. 2021 yılında Berlin merkezli, Bilim ve Politika Vakfı'nın, Türkiye'deki başkanlık sistemi ile ilgili bir araştırmasında, "bürokrasiyi nitelik değil, tarikat ve AKP üyeliği şekillendirdi" deniliyor. Demokrasilerde devlet kurumsallaşmıştır. İktidar kim olursa olsun devlet çarkı döner. Aynı demokrasilerde halkın seçtiği iktidarlar, aynı zamanda devlet yönetiminin kendilerine geçici olarak verilen bir görev olduğunun bilinci içindedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise devletin kurumsallaşması tamamlanmamıştır. Bunun içindir ki öteden beri ve çoğu ülkede, siyasi iktidarlar devleti kendi malları gibi görmüştür. Devlet ve devlet imkânlarının kullanılması, AKP iktidarından sonra daha da ağırlaştı. 17-25 Aralık 2013 öncesinde, devlet kadroları Fethullah Gülen cemaati ağırlıklıydı. Buna imkân veren de sonrasında 'ne istediler de vermedik' diyen o zamanki Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP'nin dava yolunda hep birlikte olmak anlayışı olmuştu. Gerçekte ise devlet imkânlarını bölüşmek her zaman ve her ülkede kavgayla sonuçlanmıştır. Eğer devlet kurumsal yapı kazanmış olsaydı ya da iktidarda başka bir parti veya koalisyon olsaydı, Gülen cemaati devlete sızmış olmazdı, 17-25 yolsuzluk iddiası veya 15 Temmuz darbe teşebbüsü olmazdı. 2018 seçimleri OHAL içinde yapılmazdı,