'Alkış'larla!

Milliyet Spor Servisi'nin "kurucu babası" Namık Sevik benim dayımdı ama Nezih Abi'nin öz babası gibiydi. Hani "başınıza bir şey gelirse aranacak yakınınızı yazın" deseler, muhtemelen ikisi de birbirinin adını yazardı. Dayım oğlu gibi sever, Nezih abi evlat yüreğiyle sarılırdı işine ve manevi babasına. Uzun yıllar aynı servisin havasını soludum Nezih abi ile; işe gelişini gidişini hemen hiç görmedim. O hep oradaydı. Spor yazarlığının emekleme çağından ayağa kalkıp, pençeli pabuçla koyulduğu yolu özel otomobille tamamladığı ama sürekli itibarı arttığı geçen yüzyıldaki o muhteşem güzergahta, bir numaralı spor sayfasındaki "işkolik" bir yöneticinin sert, asık suratlı, emirler yağdıran biri olduğunu sanırsınız değil mi.. Yanılırsınız İş yaşamı boyunca yüreğindeki afacan çocuk, apaş delikanlı, esprili, centilmen, iyiliksever gençle paylaştı masasını. Her an gülmeye de açıktı, işe derinlemesine dalmaya da. Durmadan çalıştı, büyüdü, tevazu içinde devleşti Nezih abi. Bugün hala mirası bitirilemeyen spor gazeteciliğini