Eyy kararsız!

Yalan söylemenin bir temel kuralı vardır: Söylediğin yalanı daima aklında tutacaksın, hiç unutmayacaksın. Sonra madara olursun. Hani Kılıçdaroğlu'nun geçenlerde sıktığı yeni bir palavra vardı: Yok, Orta Anadolu'ya ambalaj sanayii değil, o geçen seçimden önceydi. Hani bu sefer Hatay'dan, taa Suriye sınırından Mersin'e kadar bir "sanayi kıyısı" oluşturacaktı... Bu kıyıda kaybedilmiş olan (neyse o) yeniden kazanılacaktı... Ve de yaratılacak olan müthiş istihdamla tam iki buçuk milyon kişi İstanbul'u terk edip oraya koşacaktı... Böylece İstanbul da "rahatlayacaktı"... Söylediğinin daha ertesi günü unuttu! Hiç olmazsa birkaç ay sürdürseydi, belki inanacak saftirik çıkardı... Bunlarla oy alacağını sanıyor. Bütün anketlerin bir ortak noktası var: İktidar oyları az biraz dalgalanma gösteriyor: Döviz kuru yükselince azıcık iniyor, döviz düşünce azıcık çıkıyor. Amma ve lakin muhalefet oyları hep ama hep yerinde sayıyor. Böyle durumlarda "kararsızlar" artıyormuş. Kararsızlar, "İktidara mı oy versek muhalefete mi" diye düşünenler değil. Öyle düşünen yok. "AK Parti'ye desteğimizi sürdürsek mi yoksa küsüp darılsak mı" diye ikileme düşenler. AK Parti onları geri kazanabilir. Hiçbir muhalif "Ben kararsızım" demez. "Anketlerde kararsız oyların eşit dağıtılması" da koskocaman bir palavradır. Hiç öyle olmaz çünkü. Muhalefet slogan atıyor. Ortaya hiçbir "somut eylem programı" koyabilmiş değil. Önerdikleri yalnızca sistemi değiştirmek, daha doğrusu eski sisteme geri dönmek. Bunun ötesinde bol bol boş laf. Başkan adayı olarak