Boyacının küpü

Ufak çapta bir "olay" çıkacağı belliydi. "Deneyecekler" demiştik, denediler. Sonra hemen "Biz ne halt ediyoruz" dediler, çark ettiler. Adaylığının tartışma konusu edilmesi meğerse Erdoğan'a yararmış! Muhalif yazarlar "aman ha" diye uyarmayı görev biliyorlar. Bu arada olan Kemal Bey'e oluyor ama onun derisi kalındır, aldırmıyor. Bir gün "Erdoğan yeniden aday olabilir" diyor, hatta "Hepimiz yarışacağız" diyor, "Bütün genel başkanlar yarışacak" diye açarak kendi adaylığını da fiştekliyor ("parti başkanları aday olmasın" demiş olan da kendisiydi!)... Gülmeniz geçtiyse devam edelim. İki gün sonra zırt diye dönüyor, "Erken seçim olmazsa Erdoğan aday olamaz" deyiveriyor. Anayasa engelmiş. İki gün önce engel değildi. Bir de "Bu tartışma hukuk düzeyinde olabilir" diye açık kapı bırakıyor. Pişkinliğini bilmesek "Yazık ediyorsunuz başkanınıza" diyeceğiz... Ona yazık olmaz. Kemal Bey her şey olur da rezil olmaz. Bir insanın madara olması için önce madara olduğunu kabullenmesi gerekir. Öbür türlü, kellim kellim layenfa... Buna da politika diyorlar bu ülkede. Uzun zamandır ortalıkta görünmeyen bazı "zevat" bu vesileyle yeniden piyasaya çıktı. Bunlardan biri, "memurlar padişahı" Ahmet Necdet Sezer. İkincisi, "367 Sabih" namıyla maruf Kanadoğlu. CHP, tarihten silinmiş şahsiyetlerden medet umacak kadar çaresiz...