Atatürk'ün yolları

Şimdi durup dururken nereden çıktı, değil mi, Tarkan'ın "Geççek" şarkısını tartışmak varken... Bir arkadaş "Atatürk'ün elini ayağını öpeceksiniz" diyordu da, oradan. Bir başkası "Atatürk'e tapıyorum" demişti. Eh, dağın yamacına gölge vurunca "Ata'sına koşan" olursa, atının ayağına ip bağlayan da çıkar. Bunlar, "Atatürkçülük"ten ne anladıklarını asla durup düşünmezler. Atatürkçülük ile Kemalizm'i de aynı şey sanırlar. Kemalizm, otuzlu yılların başlarında İsmet İnönü ile Recep Peker'in geliştirdikleri bir ideolojidir. Ve de düpedüz faşist bir ideolojidir. "Şef güzellemesine" de dayanır. Otuzlu yıllarda uygulamasına başlanmış, kırklı yıllarda doruğa ulaşmış, sonra da yıkılıp gitmiştir. Bugün bile can çekişiyor, başını kaldırmaya çalışıyor, o ayrı. Kemalizm, kendini Atatürkçülük maskesi ardında gizlemeye çalışıyor. Sorarsanız "Atatürk'ün yolunda" olduklarını söyleyeceklerdir. Sakalını kesmek, şapka giymek, bir yoldur. Evet ama "tek parti diktası" da bir yoldur. Kadın hakları, bir yoldur. Evet ama "parti kapatmak" da bir yoldur, solu ezmek de. Solu ezen İnönü'yü "solun manevi lideri" ilan etmek de ancak bizim solcularımıza özgü bir ahmaklık örneği olmuştur. "Parlamento" bir yol değildir, o Atatürk'ten önce de vardı. (1876'da parlamento açıldığında Atatürk henüz doğmamıştı.) Ama "kuvvetler birliği" ilkesi de bir yoldur. Şimdi Erdoğan'ı bu eğilimle suçluyorlar, aslında Atatürk'ü suçluyorlar, farkında değiller!