Lale devri uzun sürmez

En son söyleyeceğimi en başta yazayım. Lale Orta'nın yaptığı uygulamada içerik doğru olsa da usul yanlışı yapıldı. Yayıncı kuruluşu arayarak bir görüntünün eksik verildiğini söylemek şeklen uygun düşmedi. Belki niyet iyiydi ama sonuç iyi olmadı. Sanki derdimiz azmış gibi ortalık birbirine girdi. "Doğruya ulaşmak için eksik ya da hatalı bir görüntünün düzeltilmesinde ne zarar var" diyenler çıkabilir. Elbette zarar yok. Ama bu durumda her benzer olayda müdahil olmak, üstelik sadece dört büyük için değil tüm takımlar açısından doğru görüntülerin ve yorumun yapılması adına çaba harcamak gerekir. Bu uygulamada en küçük bir eksik haksızlığa neden olur. Kendi maçında benzer bir görüşme yapılmayan her takım eşitlik istemeye, hak iddia etmeye çalışır. Velhasıl niyet iyi olsa da etik açıdan sıkıntı çıkar. Lale Hanım'ın yayıncı kuruluşla iletişim kurmasını son derece amatörce buldum. TV programındaki açıklamalarında çok sayıda "ben" ifadesi kullanması da kulağa hoş gelmedi. Kendisinden beklentim daha yüksekti. Maalesef bu görevde uzun süre kalabileceğini düşünmüyorum. LİG ŞAİBELİ Mİ Şaibe kelimesi TDK'da "hile, leke, kusur, ayıp" diye tanımlanıyor. Bu ligde hile, ayıp ya da leke olduğunu söylemek maksadını aşmak olur, en azından bazı ispatlar gerektirir. Polemik yapmak ayrı, hüküm vermek ayrı. Ama kusur kısmı tartışılabilir. Maalesef bu noktaya bizi bir felaket getirdi. Kimsenin öngöremeyeceği, büyük bir acı yaşamışken futbolu yeniden organize etmek haliyle kolay değildi. Lige devam edemeyen takımlar ile oynanan maçların tümü yok hükmünde mi sayılsın Yoksa hali hazırda olduğu gibi kalan maçlara mı üç puan verilsin Bu tartışmadan sonuç çıkmaz. Ok yaydan çıktı bir kere. Deplasmanda oynamış olmak ise şampiyonluk ya da düşme potasındaki her takımın başına gelebilecek bir durumdu. Fikstür depreme göre yapılmadı ya! Üstelik her iki takıma iç sahada kaybedip, dışarıda kazanmış olmak da pekâlâ mümkündü. Bana göre TFF'nin en büyük hatası nasıl bir uygulama yapılacağını kulüpler ile yeterince istişare etmemek oldu. Deprem bölgesi takımlarından transfer edilen yabancı oyuncuların yerli statüsünde sayılması da tartışılmalıydı. Ama kararlar bir anda çıktı. Eğer gerçek bir şaibe (kusur) aranıyorsa bunun ligden düşmenin kaldırılması durumunda yaşanacağını düşünüyorum. Eğer bir ligin şampiyonu varsa, düşeni de olmalıdır. Diğer konuları tartışmaya devam etmek ise sadece suyu bulandırmaya yarar. MİLLİ MAÇ MI DEDİNİZ Lale Orta olayı, F.Bahçe ve Galatasaray ile başlayıp, Beşiktaş ile devam eden demeç savaşları derken milli maç olduğunu bile unutacak hale geldik. Milli heyecan falan hak getire... Acaba milli takımımızın eleme grubunu ya da rakiplerini bilen kaç kişi var Milli takımın başarıdan uzak kalışının da bu ilgisizlikteki etkisini yadsımıyorum. Ama bu kadarı da biraz fazla sanki! Elemelerin ilk maçında karşılaşacağımız Ermenistan ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir rakip. İtalya'dan dokuz yediği de, deplasmanda Slovakya'ya dört gol attığı da oldu. Hırvatistan zaten grubun favorisi. Son Dünya Kupası'nda neler yapabileceğini gördük. Galler ile boy ölçüşebiliriz. Letonya'yı ise her şekilde geçmemiz gerekir. Stefan Kuntz'un Almanya'daki Finallerde olmayı çok istediğini biliyorum. Futbolcular için de kariyer testi olacak. Bu jenerasyonun "biz de varız" deme zamanı geldi de geçiyor bile. GÜNEŞ'İN HESABI Aslında bu başlığın