Avrupa baharı

Galatasaray Şubat ayında Avrupa Liginde Play-off oynama hakkı elde ederek, Fenerbahçe ise Konferans Ligi grubunu lider bitirme avantajıyla kapağı Mart ayına atarak Avrupa'da yeni yılı görmeyi başardılar. Açıkçası Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde yola devam edebileceğini düşünmüştüm. B.Münih maçlarındaki strateji hatası ve başta N'Dombele, Zaha, Tetteh ve Angelinho olmak üzere bazı oyunculardan beklenen verimin alınamaması hesabı bozdu.
Fenerbahçe cephesinde ise sakatlık kâbusu vasat takımlardan oluşan grupta erken vize almayı engelledi.
Yine de farklı Trnava galibiyeti ve Ludogorets'in kazanmasıyla işler rayına oturdu. Sarı- Lacivertli takımda Fred ve Djiku maç eksiklerine rağmen takımın derlenip toplanmasını sağladı.
Ferdi'nin olağanüstü katkısı devam ediyor.
İrfan Can da neredeyse kariyer sezonunu yaşıyor.
Özetle, her iki takımımızın da yolu açık. Gönül Beşiktaş'ın da yeni yılı görmesini isterdi. Yazık oldu. Avrupa sıralamasında dokuzuncuyuz ama İskoçya tehdidi devam ediyor. Bu sırayı korumak şart. Korumak için de bir, iki tur daha devam etmek gerek. Ama mevcut potansiyelleri ve olası devre arası katkılarını da hesaba katarsak Galatasaray ve Fenerbahçe'nin sonuna kadar gidemeyeceğini kim söyleyebilir ki Birbirimizle uğraşmak yerine sahaya odaklanırsak çok başka bir Avrupa Baharı yaşayabiliriz!
TAM BİR KAOS
Meler'in A.Gücü Başkanı tarafından yumruklanması futbolumuzdaki akıl tutulmasının zirvesi oldu.
Aslında öyle bir noktaya gelmiştik ki, bu çirkinlik bile sürpriz olmadı. Olmadı ama biz Avrupa futboluna rezil olmayı başardık. Bir numaralı hakemimiz de mesleği bırakma noktasına geldi.
Ligin tatil edilmesi, üzüntü ve kınama açıklamaları arasında futbolumuz saçma sapan bir gündem yaşadı. Geldiğimiz nokta trajiktir. Saldırı olayı elbette hakem performanslarının yetersiz olduğu gerçeğini değiştiremez. TFF'nin maç takviminde yaptığı değişiklik de akılcı ve hakkaniyetli olmadı.
Statlarımızdaki güvenlik önlemlerinin kişiye ve yere göre değiştiği gerçeği de göz ardı edilemez. Şimdi taraftarlara ekstra güvenlik uygulanacak ama asıl dert içerde. Akreditasyon kartları göstermelik. Alakalı, alakasız insanlar koridorlarda ve saha kenarında cirit atıyor. Özel güvenlik ücretlerini kulüpler öderken, o güvenliklerin kulüp yöneticilerini durdurmasını beklemek mümkün mü Velhasıl, şimdi devreye siyasi figürler girecek. Önce cezalar hafifleyecek, sonra sevgi sözcükleri arasında olay unutulup gidecek. Ama açılan yara hiçbir zaman iyileşmeyecek. Futbol paydaşları (Medya dâhil) eyyamcıdır. Tribüne oynar, günü kurtarırlar. Ortaya çıkan kaotik görüntüde her birimizin payı var. Senin de, sevgili okuyucum!