İhanet!

Çok sık kullanıyoruz, bazen haddi hududu aşıyoruz, ama ihanet de bir türlü yakamızı bırakmıyor. Osmanlı döneminde vardı, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da oldu. Bugün de aramızda geziyor...

"İhanet" deyince, hemen aklınıza casusluk; terör örgütüne katılıp devlete ve millete kurşun sıkmak gibi eylemler gelmesin. Değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor.

Vaktiyle kendisinden dinlerdik. Geçtiğimiz günlerde emekli diplomat Vahit Özdemir hatırlatıp, hafızamızı güncelledi. İşte size çok ilginç ve çarpıcı bir ihanet hikayesi:

Türkiye'nin sıkıntılarla boğuştuğu, iğneden ipliğe pek çok ihtiyacımızın bulunduğu, devlet kurumlarında kaloriferlerin yanmadığı, memurların palto ile çalıştığı 1979 yılıydı. O günlerde, ısınmak için genellikle konutlarda kömür, işyerlerinde fueloil yakılırdı.

Yapılan kısmi ara seçilerde CHP hezimete uğradı. Ecevit istifa etmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, hükumeti kurma görevini AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e verdi.

Demirel de kabineyi oluşturup, Meclis'te güvenoyu aldıktan sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Esat Kıratlıoğlu'nu yanına çağırdı. "Esat, sana güveniyorum" dedi:

-İlaca para yok, ama petrol için sana istediğin kadar dolar vereceğim. Bir an önce çöz, önce bu büyük sıkıntıdan kurtulalım.

Kıratlıoğlu kolları sıvadı, ama olmadı. Sorun çözülemedi.

Bunun üzerine Demirel, kendisini tekrar çağırdı ve "Galiba bu meseleyi çözemeyeceğiz" dedi. Siyaset dilinde bu kibarca "istifa et" demekti. Kıratlıoğlu çok sarsıldı. Siyasi tarihe "Başaramayıp istifa eden bakan" olarak geçecekti.

Hemen bir plan yapıldı. Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun, Merkez Bankası Başkanı'nı TBMM'ye davet etti. Esat Kıratlıoğlu da buluşmaya beline tabancasını takıp gitti.

Başkan'a yurtdışına para transferlerinin neden geciktiği soruldu. Merkez Bankası Başkanı da "İşlemler, agreditif vs" diye geveleyince, Kıratlıoğlu