Hukuk dersi

Hukukçu değilim. Ama hayatımın büyük bölümü mahkemelerde geçti. Gazeteci olarak büyük davaları izledim; müşteki, tanık ve zaman zaman da sanık olarak hakim karşısına çıktım. Ünlü avukatlar ve hukuk profesörlerine karşı kazandığım davalarım var benim. Bu konuda mütevazı da olmayacağım. Son günlerde adının başında "hukukçu" sıfatı yazan bazılarının yaptığı değerlendirmeleri görünce, böyle bir karara vardım. Son birkaç gündür Osman Kavala kararı üzerinden kopartılan fırtınayı hayretle izliyorum. Hukukun nasıl ayaklar altına alınıp sündürüldüğüne şahitlik ediyorum. O yüzden, benim de söyleyeceklerim var... Öncelikle şunun altını çizmek lazım: Ceza hukukunda ulaşılmak istenen hedef, toplumun huzur ve sükûnunu sağlamaktır. Kanun koyucu, devlet yapısı ile birlikte halkın da can ve mal güvenliğini, kişilerin şeref ve haysiyetini korumamaya çalışır. TBMM'den kanunlar bunun için çıkar. Lafzi hükümlerin dayandığı ana ruh budur. Şimdi gelelim Gezi Olayları ile ilgili olarak verilen karar üzerinden kopartılan fırtınaya... Dün, bazı basın organlarında, kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki bir hakimin muhalefet şerhi üzerinden "Dosyada delil yok, karar hukuksuz" feryatları yükseldi. Diğer hakimler öyle demedi ama! Ayrıca, muhalefet şerhi koyan hakim de "delil yok" demiyor. Dosyadaki delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiğini iddia ediyor. Daha anlaşılır yazmak gerekirse, sanıklar hakkında mahkemeden bir dinleme kararı alınmış. Ama bu karar, "Hükümete karşı işlenen suçlarla" ilgili değil, başka bir konuda verilmiş. "O dinleme kayıtları, bu dosyada kullanılamaz" deniliyor! Niye Kullanılamayacak da, işlenen bir suç göz ardı mı edilecek Ya da "Tamam, yapmışlar ama sayılmaz" mı denilecek Usul esasın önüne geçecek ve ortaya çıkan suçların üzeri mi örtülecek Üstelik, iddia edildiği gibi bu konuda "Yargıtay'ın yerleşik içtihatları" da yok. Suçu görüp, tespit edip, cezasız kalmasını savunmak, kanun koyucunun amacına ve Türk Ceza Kanunu'nun ruhuna aykırı! Yanlış olan bir nokta daha