Gelecek karanlık, işimiz zor

Hemen karamsarlığa kapılmayın. "Bu gidişle" diyorum. Ama olmaz, böyle gitmez, gidemez.

Algı oyunları ile ve reklamla nereye varılabilir Kurulan bu ucuz çadır tiyatrosu daha ne kadar sürdürülebilir

Seçimden, seçim öncesi oyunlardan bahsediyorum. Bir yanda hizmet edecek, test edilmiş, geçmişleri de yüzleri de ak başkan adayları var. Diğer tarafta şov üstüne şov yapıp, işe geldiğinde cimri olanlar! Alanda elini taşın altına koymayıp, sosyal medya belediyeciliği yapanlar! Üstelik peşlerine bir güruh takmış, kendilerini alkışlatıyorlar...

Tam bir komedi...

İstanbul'da Ekrem İmamoğlu adında biri var. Koca bir beş yılı boşa geçirdi. "İş yap, kardeşim" diyenlere, alay eder gibi "Tatil bana yakışıyor" cevabını verdi. Yetmedi, bir de yaptığı, pardon yapmadığı işleri kutsamak için temel atmama törenleri düzenledi. Yine yetmedi, kendisini yapraklara alkışlattı!

Şimdi de "İş yaptık" ve "Daha yapacak çok iş var" görüntüsü altında milletten oy istiyor.

Hani nerede

İzmir'deki çok rahat görünüyor. "Bana ne işten. Nasıl olsa bana oy veriyorlar" tavrı seriliyor. Ama yanılıyor, Hamza Dağ, İzmir'i sallıyor. Buradan bile görülüyor.

Her iki şehirde de çevrede ne olup bittiğini bilmeyen, algıların peşine takılıp, "aslan başkan" diyenler olsa da gerçekleri görenler çok. Acı çekmekten zevk alan mazoşistler topluluğu değil bu millet.

Gitmez bu iş böyle. Sürerse eğer hepimizin geleceği karanlık!..

İddialıyım, gitmeyecek de. Her zaman olduğu gibi milletin feraseti yine galip gelecek. Bu dönem de kapanıp gidecek.

Sosyal medya oyunları, algı operasyonları, madrabazlıklar bir yana, millet bizzat yaşayıp görüyor olup biteni.

Ankara'da Mansur Yavaş, "Milliyetçilik" ve "Ankaralılık" ekmeğini yedi. Bir dönem kazandı. Sonra ne milliyetçilik kaldı, ne Ankaralılık! Hepsi yok olup gitti.

Ankaralı köylüye suyu kuruşla verecekti. "Allah'ın suyundan para mı alınır" diye ortalıkta geziyordu. Bir geldi, pir geldi. Ne köylü kaldı, ne Ankaralı. Verdiği indirim sözleri bindirime dönüştü.