Felaketin birinci yılı

Neydi o öyle Kabus gibiydi. Darbeler çok ağırdı. Peş peşe vurdu. 11 ilimizde de çok ağır hasara yol açtı.

Binlerce insanımızı kaybettik. Çocuklar ana-babalarını, ana-babalar yavrularını yitirdi. Binlercesi de sakat kaldı. 680 bin konut, 170 bin işyeri olmak üzere 850 bin bağımsız bölüm ağır hasar aldı. Bugün geriye dönüp baktığımızda 104 milyar dolarlık ağır bir hasarın ortaya çıktığını görüyoruz.

Bu ne demek biliyoruz artık hepimiz...

Küçük çapta bir ülke yok oldu!

Hatırlayın o günleri. Biz bu felaketi yaşarken, deprem müsilajları ve deprem turistleri ortaya çıktı. Kimi gidip kalabalık etti, fotoğraf çektirdi, sosyal medyada paylaştı. Kim de kirletmek için elinden geleni yaptı. "Devlet nerede" feryatları atıldı. Başlatılan büyük seferberlik görmezden gelindi. Olayın ilk anından itibaren her enkazın başında bir arama- kurtarma timi arandı.

Bu kadarla da kalmadı...

Kamuoyuna korku, panik ve acziyet pompalandı. Sosyal medyada barajlar patlatıldı. Gerçek olmayan haberler yayıldı. Yalanlar birbirini izledi. Oraya koşan insanların şevkini kırmak için elden gelen yapıldı.

Birileri de o felaket üzerinden siyasi rant elde etmeye çalıştı. Ama olmadı, ters tepti. Hepsi depremzedenin ağır tokadını yedi.

Elbette eksiklikler oldu. Tabii ki bazı sıkıntılar yaşandı. Böyle büyük bir yıkım karşısında tersi olamazdı zaten. Felaket çok büyüktü. Dünyanın bütün arama-kurtarma ekipleri oraya yığılsa, yine sıkıntılar yaşanırdı.

İlk andan itibaren Türkiye'nin bütün imkanları seferber edildi. Devletle millet el ele verdi. Belediyeler aktı oraya. Her bir il için birkaç büyükşehir belediyesi harekete geçirildi. Bütün imkanlarını yığdılar, günlerce çadırda kaldılar. Seferberliğe dahil oldular. Her ile bir koordinatör vali atandı. Devlet ve millet elinden ne geliyorsa yaptı.

Devam ediyor seferberlik...

AFAD, 390 bin konut, 40 bin işyeri ve 11 bin 500 ahır olmak üzere 441 bin 500 bağımsız bölümün hak sahipliğini onayladı.

Başlayan inşaatların bazıları bitti.