Kendilerini akıllı, milleti de kör ve ahmak sanıyorlar. Adeta aklımızla alay edip, her seferinde komik duruma düşüyorlar... Ucuz bir çadır tiyatrosu kurmuş, illüzyon gösterileri yapıyorlar. Sergiledikleri basit oyunlarla milletin kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. Her şeyleri sahte bunların, yalan yuva yapmış ağızlarında. Hürriyet düşmanları, özgürlüklerden bahsediyorlar. Kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımayanlar, "yaşamlara müdahale" nutukları atıyorlar. Çok sesliliği hazmedemeyenler, "fikir özgürlüğü" söylemleri ile karşımıza çıkıyorlar. Cemaziyelevvelerini, ayıplı geçmişlerini çok iyi biliyorum hepsinin. Bana hiç anlatmasınlar. Hele hele, "basın özgürlüğünden" dem vurup, "yandaş" gibi çirkin ve basit ifadelerle hiç karşıma çıkmasınlar. Kitabım piyasada. Ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler Kara Kutu'yu alıp okuyabilirler. Yaşadıklarımızı bütün ayrıntıları ile anlattım. İsim isim verdim kimlerin ne yaptığını; özgürlükler karşısında nasıl tavırlar aldıklarını. Çok eski değil, 1990'ların ortasında Türk Basın Tarihi'ne kara leke olarak geçecek bir operasyonun altına imza attılar. Satışı 1 milyona yaklaşan Akşam Gazetesi'ni susturmak için iğrenç bir operasyon gerçekleştirdiler. O günlerde Türk Basınında dağıtım karteli vardı. Bir gazetenin okuyucusuna ulaşması o kartelin keyfiye bağlıydı. Sürekli büyüyen, gelişen Akşam'ı susturmak istediler. Bir gece gazete balyalarını dağıtım kamyonlarından aşağı attılar. Sesimiz kesildi. Ama yılmadık. O balyaları aldık, gazete çalışanları olarak sokaklara çıktık. Gazetemizi vatandaşa kendimiz sattık. Sonra organizasyonu büyüttük; öğrencileri, ev hanımlarını, vicdan sahibi vatandaşları yanımıza aldık. Sokak satışına devam ettik. Karşımıza kim çıktı biliyor musunuz CHP'li belediyeler! Zabıtaları üzerimize saldılar. Sokaklarda gazete satmamızı engellediler. Basın özgürlüğü mücadelemizi baltaladılar. Neler yaşadığımız, hem gazete arşivlerinde, hem de Kara Kutu isimli kitabımda var. Sonra TBMM harekete geçti. Basın özgürlüğüne vurulan bu darbeyi engellemek için bir