Bırakalım böyle mi gitsin
Garip ve anlaşılmaz bir zihniyetle karşı karşıyayız. Hemen her konuda şikayetleri vardır. Beğenmezler hiçbir şeyi. Ancak, değiştirmek için adım attığınızda da bağırmaya başlarlar:
-Hayır, olmaz, yapamazsınız, istemeyiz...
Milli Eğitim de yıllar boyunca 18 milyon öğrencisi, 1 milyon 200 bin öğretmeni ve sahip olduğu 75 bin okulla en çok eleştirilen kurumların başında geldi. Herkes bir tarafından tutup eleştirdi...
Bu rakama 12'si yasal, 32'si ise yasal olmayan Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı okullar dahil değil. Oralarda da 7 binin üzerinde öğrenci bulunuyor.
Elbette bu eleştirilerin haklı tarafları da vardı.
İşte o yüzden Milli Eğitim Bakanlığı, kronikleşen sorunları çözmek istedi. Bazı adımlar atmaya başladı.
Vay, sen misin bunu yapan
Eleştiriler unutuldu. Sıkıntılar ve problemler bir kenara atıldı. Bu defa da hedefe Bakan ve Bakanlık Teşkilatı yerleştirildi. Yaylım ateşi başladı...
Yasal bir statüsü olmayan Charles De Gaulle, Pierre Loti ve George Marshall gibi yabancı okullara bir statü getirilmek istendiğinde ortalığın nasıl ayağa kalktığını hatırlarsınız.
Sadece bu kadarla kalmadı. Birikmiş, kronik hale gelmiş sorunları çözmek için üç temel konuda harekete geçildi:
1) Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli uygulamaya konuldu.
2) 28 Şubat sürecinde itibarları yok edilen, gözden düşürülen Meslek Liselerini ayağa kaldırmak için harekete geçildi.
3)Uluslararası raporlarda dikkat çekilen ve öğrencilerin başarısını doğrudan etkileyen ailelerin de eğitim sürecine dahil edilmeleri için adımlar atıldı.
Ortalık ayağa kalktı. Gariptir, Milli Eğitim Sistemi'ni en çok eleştirenler, sistemin savunucusu haline geldi. Özellikle de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin "istenmeyen adam" ilan edildi. Büyük bir saldırı ve iftira kampanyası başlatıldı. Hep birlikte yaşadık; 13-15 yaşındaki çocuklar, sosyal medyada "Yusuf Tekin istifa" kampanyaları yürüttü.
Oysa Bakan Tekin'in yaptığı tek iş, sorunları çözmek için harekete geçmekti. İlginçtir,