Bir insani yardım şekli olarak "hak olanı" söylemek

Aliya'nın Bosna Hersek'te yaşananlar için dünya kamuoyundan birinci talebi dünyanın haklı olanı kabul etmesi, saldırgan ile masumların aynı kefeye konmaması olmuştu. Aliya'ya göre insanlarının öldürülmesi, topraklarına tecavüz edilmesinden öte bunu yapanların dünyada zalim kabul edilmesi gerektiği idi. Çünkü dünya kamuoyunda Sırplardan zalim diye bahsedilmiyor, insan hakları ile meşhur ülkeler el altından zulme ses çıkarmayarak Sırplara yardım ediyordu. Aliya, katıldığı uluslararası toplantılarda, konferanslarda insani yardım talebinden ziyade bu konunun üzerinde durarak yaşananlara engel olmayanolamayan dünya kamuoyuna, insan haklarının temsilcilerine şunu söylüyordu: "Bosna'da kimin kötülük yaptığını artık söyleyin. Bu da, bir biçimiyle yardım etmektir." Dünya yaratıldığından beri insanoğlunun anlam dünyasındaki kavramlarla bu kadar oynanmamıştır. Eski zamanlarda da bazı insanlar çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda ak olana kara, kara olana ak demiş; zalimi kahraman ilan etmiştir. Ama şu zamana kadar böyle bir olay yaşanmadı. Bu tarihe kadar şehit kanlarını temsil eden bayrak ile kendilerine inen peygamberleri katletmek ile Kur'an'da anılan azgın kavmin temsilcisi bez parçası eşitlenmedi. Şehitlerin torunlarına zalimlerin paçavrası taşıtılmadı. pushfn('ads'); Dünyada bazı şeyler yan yana gelmez; siyah ile beyazı denk göremeyiz, temiz olan ile pis olanı denk kabul edemeyiz; çirkin olan ile güzel olanı, zalim ile mazlumu denk göremeyiz ve denk kabul edemeyiz. Dünyanın yaratılışına aykırıdır. Zalimi kahraman kabul edersek bunun hesabını torunlarımıza, tarihe, insanlığa ve Allah'a veremeyiz. Bizim atalarımızın tarihte zalim kimden olursa olsun, zulüm kime karşı yapılırsa yapılsın; zalimlere baş kaldırmakla; kafire kılıç çekmiş olmakla ünlüdür. Bizim atalarımız Haçlı Seferleri'ni göğsünde söndürmekle, batılın yer yüzünde yeşermesine engel olmakla, mazlumlara ise her daim bir sığınak olmakla tarihe geçmiştir. Açıktır ki, Filistin 1948 senesinden beri işgal edilmektedir. 1948'den beri Filistinliler evlerinden sürülmekte, portakal bahçeleri işgal güçlerince yok edilmekte, Yahudi yerleşimciler için Filistin'in evleri yıkılmakta, Osmanlı'nın tarihi izleri İsrail güçlerince ortadan kaldırılmakta, Gazze'de balıkçılar avlanamamakta, Mescid-i Aksa'da Müslümanlar özgürce ibadet edememekte, Müslüman gençlerin ömürleri İsrail'in hapishanelerinde çürümekte, İslam alimleri tarassut altında tutulmakta, Ribat anneleri her sabah çocuklarına kahvaltı hazırlamaya değil kutsal mekanları savunmak için uyanmakta Dünyanın kalbi Kudüs'te yaşanılan zulümleri yazmakla bitmez bir liste olduğu tüm dünyaya malum! Filistin ve Müslümanların yaşadığı coğrafyalar yüzyılımızda en çok insan hakları şarkılarının söylenmesine rağmen dünya devletlerinin etkisiz kaldığı bir coğrafyalar oldu. pushfn('ads'); Peki, Müslümanlar için kutsal olan bu yer için Müslümanlar ne yapmakta Tarihte meseleyi kökünden çözmek için çalışan bir iki örneği kenara bıraktığımızda, Müslümanların "insani yardım" yaptığını görüyoruz. Kimilerinin hâlâ gündemlerinde bile değil. Aliya "insani yardım" meselesinde şunları söylüyor: "Batılı ülkelerin Bosna'ya önemli oranda insani yardım sundukları bir gerçektir, fakat merhamet bizleri bulan felaketin tam karşılığı değildir. Eğer kişi ölüm tehdidi ile karşı karşıya ise, onun için aç veya tok mu öleceğinin önemi yoktur." Aliya, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada da kayıtlara şunları düşüyor: "Dünyaya şunu söyledik: Gelmek ve bizi savunmak zorunda değilsiniz. Ancak bizim önümüze koyduğunuz engelleri kaldırın ve bizim kendimizi savunmamıza izin verin. Çocuklarımızı öldürdüklerinde, kadınlarımıza tecavüz ettiklerinde ve mabetlerimizi tahrip ettiklerinde, kendimizi savunma hakkımız olduğunu kabul edebilirsiniz." Aliya, bir röportajında da şunu söylüyor: "Bosna-Hersek'in haklarını savunmak yerine, uluslararası topluluk bize merhamet etmeye ve sadaka yollamaya girişti." Aliya'nın tarihe düştüğü notlardan ortaya çıkan sonuç ise "hakların" savunulması