Kar Bir Afet Değildir; Kar Bir Ayettir

Her kar yağdığında aklıma imam hatipten merhum bir hocam gelir. Kış mevsimlerinde ne zaman kar yağsa hocam dersi durdurur ve bizlere pencereyi işaret ederek, "Çocuklar bakın. Ne güzel kar yağıyor, değil mi Kar rahmettir. Allah'ın ayetlerinden biridir" derdi. "Yağan karın" bir ayet olduğunu, yani Allah'ın varlığına delil olduğunu ondan öğrenmiştik. Bizim kardan biraz üşüdüğümüzü gördüğünde de, "Kar yağsın, yağsın. Yağsın yeryüzündeki mikroplar kırılsın" diye ilave ederdi. Meslek dersi öğretmeni olan bu hocamız okul müfredatının dışında İslam'ın hayatta yaşanan bir değer olduğunu bulduğu böyle farklı yöntemlerle anlatmaya çalışırdı. Hayatı karşılamayan okul ve müfredata karşı bir nebze olsun öğrencilerinin ufkunu açmaya çalışırdı. Elinin ulaşabildiği her öğrencisinin aklından önce yüreğine dokunmaya çalışırdı. pushfn('ads'); Bu anımı hatırlamama sebep bu sene bir ilahiyat profesörünün yağan karı "Allah'ın çarpması" şeklinde lanse etmesi oldu. Ben imam hatip sıralarında kar için Allah'ın ayeti diye öğrendim. Hem bizim coğrafyamızda atalarımız gökten yağan her şey için "rahmet" demiştir. Bizde yağmura da "yağmur yağıyor" denmez. "Rahmet yağıyor" denir. Kar için de "bereket" der çiftçiler. Böyle bir duygu ve düşünce ikliminde yetişen bir ilahiyatçı Allah'ın rahmetiniAllah'ın bir ayetini "Allah çarptı" diye yorumlaması tam anlamıyla akıl tutulması, Anadolu köklerinden, İslam köklerinden kopmasıdır. Önce şunu anlayalım. Kar yağışı sebebiyle insanların büyük şehirlerde sıkıntı çekmesinin sebebi kar yağışı değil; şehirlerin insan ölçeğinde kurulmamasıdır. Türkiye'de birçok yerleşim yerinin şehir olma özelliği kaybettirilmiş, kent de olamamıştır. İnsanın bitmez tükenmez "sahip olma" duygusu, her şeyi ranta devşirme tutkusu, nefsin arzularına gem vuramaması sebebiyle ülkemizdeki yerleşim yerlerinde insanca yaşamdan uzak kaldık. Özellikle 1980 sonrası kapitalist dünyaya eklemlenme isteği yüzünden iktidarlar uydukları Batı politikaları sonucu güzelim şehirlerimizi bir bir kapitalist kentlere dönüştürmüşlerdir. Şehrin merkezinde cami olan yerleşim yerlerine kapitalizmin mabedi olarak tanımlanan alışveriş merkezleri açmışlardır. Son yirmi yılda bu durum inanılmaz şekilde Anadolu'nun en ücra şehirlerinde bile gerçekleştirilmiştir. Ortadoğu'da Batı, İslam şehirlerini silahlarla yıkıp yok ederken, ülkemizdeki İslam şehirleri de TOKİ'lerle, asfaltlarla, betonlarla, gökdelenlerle, müteahhit zihniyetiyle işgal edilmiştir. pushfn('ads'); Merkezine camiyi alan, Allah'ın yeryüzü için indirdiği kurallar doğrultusunda, komşusunun evinin üzerine gölgesi düşürülmeyen, komşusunun güneşini kesmeyen, yapıldığı coğrafyaya uyumlu şehirler yok edilip yerlerine "balkonlu konutlar" (balkonlu yapılar 'ev' değildir) yapılırken burada İslam'ın ölçüleri çiğneniyor dememiştir bu ilahiyat profesörleri. Atalarımızın yadigârı, dünyanın başkenti İstanbul'a; Osmanlı'nın neşv-ü nema bulduğu eski lakabıyla "yeşil" Bursa'nın göbeğine Firavun'un Haman'dan yapmasını istediği kuleleri hatırlatan gökdelenler yapılırken, "Durun, böyle bir mimari bizim inanç değerlerimizin istemediği bir şeydir" diyemeyen profesör ünvanlılar, yaşanan sıkıntılar