Diktatörler ve silahlar

Eylül ayının en önemli dış politika gelişmelerinin başında Rusya ile Kuzey Kore'nin askeri işbirliği konusunda adım atmaları geliyor.

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rusya'nın ticari uzay merkezi Vostoçni Uzay Üssü'nde 13 Eylül'deki görüşmeleri, Ukrayna savaşının gidişatını etkilemeye ve Asya kıtasında nükleer tehlikelere gebe.

"Rusya'nın Batı'ya karşı kutsal savaşını" desteklediğini söyleyen Kim, bu işbirliğinin kendisi için yüksek öncelik taşıdığını da belirtti. Bu işbirliğinden Rusya, Ukrayna savaşında kullanacağı silah ve cephane ihtiyacını karşılama fırsatına erişirken yoksul ve militarist Kuzey Kore de gıda ve hammadde kaynaklarını Moskova üstünden sağlayabilecek. Kuzey Kore'nin nükleer silah programı için Rus füze teknolojilerine erişim talebi öncelikli görünüyor. Hatta Kuzey Kore, saldırıları daha iyi planlamak ve düşmanlarını gözetlemek için casus uydu yerleştirme çabalarında ve nükleer denizaltı teknolojilerinde Rusya'nın desteğini isteyebilir. Tüm bu talepleri barındıran askeri işbirliği, uluslararası yaptırımların ihlali demek.

NOSTALJİK BAĞ

Birleşmiş Milletler (BM) Kuzey Kore'ye 2006'daki ilk nükleer denemesinden sonra pek çok yaptırım kararı aldı. ABD'nin, Kuzey Kore'ye azarlama, tehdit ve yaptırım politikasının ise kısa vadede işe yaraması pek mümkün değil. Kuzey Kore ve Rusya'nın silah sistemlerinin Sovyetler Birliği sistemine göre tasarlanmış olması, Kuzey Kore'nin Moskova'nın ihtiyacı olan topçu mermilerinden milyonlarcasını depolamış olması ya da üretecek kapasitede olması, bu işbirliğinin doğal gelişmesine de yol açıyor. Üstelik Kim Jong Un'un Stalin tarafından Kuzey Kore'nin başına getirilen Kim Il Sung'un torunu olması Rusya'nın emperyal geçmişine nostaljik bir bağ da yaratıyor olmalı. Hatta Kuzey Kore'yle Rusya, Batı'dan kopuk, saldırgan-militarist ve insan hayatını hiçe sayan despot bir rejim özellikleriyle ortak noktalarda buluşuyorlar. Halihazırda iyice yalnızlaşan Rusya, işbirliği ihtiyacını Kuzey Kore'yle sağlarken Ukrayna konusunda hem Batı'ya parmak sallıyor hem de Kuzey Kore'yi nükleer bir hayduta döndüreceği tehdidini savuruyor. Durumun paradoksal tarafı da bu işbirliğinde Çin'in ağırlığı.