AB Ukrayna'yı sindirebilir mi

Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye ile 2005'te başlattığı tam üyelik müzakerelerinin en önemli tartışmalarından biri AB'nin "nüfusu ve toprakları büyük" bir ülkeyi sindirip sindiremeyeceğiydi. AB genişleme sürecini Brüksel'den takip ettiğim dönemde Avrupalı yetkililer "Eğer Türkiye üye olursa o zaman Ukrayna'yı da üye yapmamız gerekir" argümanını sıklıkla dile getiriyordu. Bu, Batılı başkentlerde Türkiye ve Ukrayna'nın, Avrupa'nın doğu sınırlarında iki tampon ülke olarak görüldüğü, AB'nin yörüngesinde tutulmaları gerektiği ancak hiçbir zaman AB kulübüne tam üye olamayacakları fikrinin bir yansımasıydı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlığını elde eden ve stratejik hedefini "Avrupa'ya Dönüş" olarak belirleyen Ukrayna ile AB arasındaki resmi ilişkiler 1991'de AB-Ukrayna Deklarasyonu'nun kabul edilmesiyle başladı. Rusya'nın 24 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgaliyle başlayan sürece kadar AB-Ukrayna ilişkileri çalkantılar, geri adımlar, yeniden yakınlaşmalarla topallayarak ilerlemişti. Rus ordusunun Kiev önlerine yaklaştığı 28 Şubat'ta, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski AB'ye resmen katılım başvurusu yaptı. Aynı yıl, 23 Haziran'daki AB liderler zirvesinde Ukrayna'ya aday ülke statüsü verildi. Doğu sınırlarında Rusya'ya karşı savaşan Ukrayna'ya adaylık sözü vererek askeri, mali ve siyasi açık desteğini gösteren AB şimdi bu hamlenin birliğe uzun vadede etkilerini tartışıyor. 'Barış projesi' tutmadı Ukrayna'nın üyeliği AB'yi sadece askeri ve ekonomik anlamda değil kuruluş felsefesi anlamında da dönüştürecek potansiyele sahip. AB, Avrupa kıtasında bir daha asla savaşın yaşanmaması için bir barış projesi olarak başlatılmıştı. Kıtada, 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük çatışmada, Ukrayna bugün Rusya'ya karşı NATO sınırlarını ve Batı değerlerini koruyan ve Avrupa adına savaşan bir ülke olarak görülüyor. Bu, en başta barış projesinin başarıya ulaşmadığının işareti. Eğer bu savaştan galip