'AB bizi ne yapsın'

Avrupa Birliği (AB) Ukrayna, Moldova, Bosna-Hersek ve Gürcistan ile genişleme sürecine hız verirken Türkiye ile ilişkilerde ise süratle buzul çağına giriyor. AB Komisyonu'nun geçen ay açıkladığı ilerleme raporunda Türkiye'nin insan hakları, temel özgürlükler, sivil toplum ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda ciddi gerileme yaşadığı ve Ankara'nın AB'den uzaklaşma eğiliminde olduğu belirtilmişti. AB raporunda Türkiye'nin dış politikada birliğin ortak dış politikasına uyumunun yüzde 10'a indiği de ifade ediliyor. Özellikle Türk hükümeti, Hamas'a yönelik tutumu, Rusya'ya uygulanan yaptırımlara katılımdaki isteksizliği, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs konularındaki politikaları nedeniyle eleştirileri üzerine çekiyor.

'ADAYLIK' UNUTULDU

Komisyonun raporu ile AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in AB-Türkiye ilişkileri üstüne hazırladığı strateji raporunun ana hatları aynı düzlemde ilerliyor. Borrell'in 29 Kasım'da AB Konseyi için açıkladığı rapor, Türkiye'yi tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülke değil, adeta belli çıkarlar için kontrol altında tutulması gereken bir ülke olarak gösteriyor. "AB'nin ana ilkeleri ve değerleri konusunda devam eden ciddi gerileme ışığında AB Konseyi, Haziran 2018'de Türkiye'nin birlikten uzaklaştığı ve katılım müzakerelerinin bilfiil duraklamaya girdiği ve yeni fasılların açılması ya da kapanmasının düşünülemeyeceğini not eder" ifadesi Borrell'in raporunun ruhunu yansıtıyor. AB Konseyi'nin bu pozisyonu koruduğu ifade edilirken mevcut koşullarda Türkiye ile Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Rusya, Gümrük Birliği, göçmenler ve bölgenin güvenliği gibi belli konu başlıkları altında işbirliği seçeneklerini masaya yatırma hedefine vurgular da var. Orta vadede Türkiye-AB ilişkileri mevcut katılım kuralları üstünden değil, Türk hükümetinin politikaları bahane edilerek bir çeşit ısmarlama bir formatta ilerleyecek.