Seç, beğen, al!..

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'ndeki "Doğu Akdeniz'de Fırsatlar ve Sınamalar: ABD'nin Çıkarlarını ve Bölgesel İşbirliğini İncelemek" oturumunda konuşan üye Bill Keating'in, "İstanbul Belediye Başkanı'yla temasa geçtik. Bence bu artık oynamamız gereken bir kart" ifadeleri ile ilgili tartışma sürüyor. Temsilciler Meclisi üyesi Billi Keating'in, bir niyeti mi yoksa devam eden bir ilişkiyi mi kast ettiği belirsiz. Ancak, Doğu Akdeniz'deki ABD çıkarları ile ilgili olarak İBB Başkanı ile görüşmeyi gerekli gördüğü net... 'Türkiye'nin değişmeyeceğini düşünmek hiç mantıklı değil. Değişecekler, gün gibi açık. Yerel olarak da İstanbul'da ve diğer bölgelerde demokratik çabalar var' diyor, Keating. Bu da, demokrasiden kendi dediklerinin geçerli olmasını anlayan Keating ve ekibinin, İBB Başkanı ve benzerlerinin ABD'nin menfaatleri için çalışacaklarından emin olduklarını gösteriyor. İBB Başkanı'nın Bill Keating'le görüşmediğini söyleyenler doğru söylüyor olabilir. Ama Keating'i dinleyince, İBB Başkanı'nın, 'Doğu Akdeniz'de ABD'nin değil Türkiye'nin menfaatlerini savunduğuna' dair bir açıklama yapması gerektiğini düşünmemek mümkün değil. Görüşmedim demek konuyu izah için kafi değil çünkü. Herhangi bir hikayeleri olmadığı halde ajanslar vasıtasıyla şişirilerek bulundukları makamlara getirilenlerin daha yukarılara tırmanabilmek için teslimiyete razı olmaları, şaşırtıcı değil. Mesele, siyasi aktörlerin yaşadıklarımıza yönelik tepki ya da tepkisizliklerinin aslında onların temel tercihlerini gösterdiğinin, toplum olarak farkında olup olmadığımız. Bütün gelişmelerin ülke olarak çok önemli bir konumda olduğumuz gerçeğini sürekli olarak hatırlattığı bir vakıa. Bu durumda, kendi ayaklarımız üzerinde durmayı mı yoksa birilerinin vesayetini mi tercih edeceğimiz, en önemli mesele... Halen mevcut olan siyasi partilerin sayısı yüzü geçmiş olsa da ülkemiz siyasetinde iki ana akımın mevcut olduğu, herkesin malumu. Bu iki ana akımdan birisi,