Pervasızlığın bu kadarı

Osman Kavala'nın mahkumiyet kararı hakkında ahkam kesenler, ABD ve Avrupa ülkelerinin görüşlerini aynıyla paylaştıklarının farkında mı acaba.. Ancak, Kavala dosyasının detaylarına bile vakıf olmadan ABD ve AB ülkelerinin istediği şekilde açıklamalar yaptıklarının milletimiz farkında... AB ülkeleri ve ABD'nin, kendileri açısından son derece kullanışlı bir aktörün mahkumiyetine verip veriştirmeleri normal. Ancak, CHP ve beraberindeki partilerin de Osman Kavala'nın mahkumiyetine ABD ve AB ülkeleri kadar üzülmeleri, doğrusu düşündürücü... Kavala'nın mahkumiyet kararı, Gezi Olaylarını da tekrar gündeme getirdi. Birçok insanın hayatın kaybetmesine, ve 200 milyar dolar zarara sebebiyet verenlere yağdırdıkları övgülerle, olayları tezgahlayanlara bağlılıklarını da teyit ediyorlar. Birkaç ağaç bahane olarak gösterilse de aslında kamu düzenini altüst etmeyi hedefleyen Gezi olayları ile hangi süreçlerin tetiklenmeye çalışıldığını milletimiz de çok iyi biliyor artık. Türkiye'yi hizaya getirme girişimlerinin ilk adımı, terörü bitirmeye yönelik Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi oldu. MİT mensuplarının ifadeye çağrılması, Gezi, 17-25 Aralık, çukurlu barikatlı öz yönetim saçmalıkları ve 15 Temmuz'la da devamı geldi. Ülkemizi hizaya getirme teşebbüslerinin hiç durmadığı, içeriden ve dışarıdan saldırılarla sürdürüldüğü, cümlenin malumu. Ülkemize yönelik saldırılara destek veren işbirlikçilerin önemli bir kesiminin, Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmaması gerektiğine inanan ya da inandırılanlardan oluşması, meselenin en vahim tarafı... Gezi ve benzeri ülkemizin varlığını, istikrarını, bekasını hedef alan bütün girişimlere destek olan ve sahip çıkmaktan imtina etmeyenlerin, doğuştan mı böyle oldukları yoksa bu hale mi getirildikleri, ayrı bir mesele... Sistemin taleplerine rıza göstermeyen ülkeleri çeşitli usullerle bunları kabule mecbur bırakan birtakım