Terörle mücadelede yeni strateji: Önce vur sonra sor

İki gün önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın tespit edilen bütün terör unsurlarının nerede olursa olsun meşru hedef olarak kabul edileceğini söylemesinden sonra Türkiye yeni terörle mücadele stratejisini uygulamaya başladı. Sayın Hakan Fidan'ın sözleri aynı zamanda Türkiye'nin terörle mücadelede Suriye'de uygulayacağı yeni angajman kurallarının da ilanıydı. Suriye'de Rakka'ya kadar olan bölgede ve hatta gerekirse daha da derinliklerde terör hedefleri yerle bir edilmeye başladı. Teröristlerin Suriye'deki petrol kuyuları, eğitim kampları ve lojistik ile lojistik ve cephane üsleri, haberleşme merkezleri, sığınakları, karargah ve koordinasyon için kullandıkları evler, arabalar ve diğer araçları kısacası teröristlere ait ne varsa alev alev yanıyor.

Aslında bu terörle mücadele stratejisi yeni bir strateji olmaktan çok önceki stratejilerin bir devamı olarak görülmelidir. Başlangıçtan beri Türkiye terörle mücadele stratejisini iç içe geçmiş dört safhalı şekilde planlamıştı. Birinci safhada yurt içindeki terörün bitirilmesi, ikinci safhada birinci safha ile koordineli olarak yakın sınır civarındaki teröristlerin yaşam alanlarının yok edilmesi ve terör unsurlarıyla Türkiye'ye sınırı arasına mesafe konulması, üçüncü safhada ikinci safhada oluşturulan bölgenin güvenli hale getirilmesi ve son olarak bütün bu safhalarla koordineli şekilde derinliklerde terörle mücadelenin sürdürülmesi. Türkiye şu an dördüncü safhayı daha aktif olarak uygulamaya başladı. Bu stratejideki temel amaç aslında sadece teröristlerin yok edilmesi değil ama aynı zamanda teröristlere yardım eden, onları destekleyen başta Amerika olmak üzere dış güçlerle teröristlerin birbirlerinden ayrılmasını sağlamak. Böylece dış güçlerin yıllardır teröre verdikleri desteği boşa çıkarmak. Zaten sahadan da bu şekilde bilgiler gelmeye başladı. Dün Derbesiye'de olduğu gibi Suriye'deki ABD askerlerinin bir bölümü daha önce koruyup kolladıkları, adeta kol kanat gerdikleri terör unsurlarını terk edip kendi garnizonlarına çekilmeye başladılar. Dün başlayan Suriye operasyonun diğer bir stratejik amacı ise başta güneydeki Arap silahlı güçleri olmak üzere Suriye'deki PKKYPG'lilerle mücadele eden yerel güçlerin başarı kazanmalarına destek vermek. Dün Rakka önlerinde PKK'lıların vurulması güneydeki PKKPYD'lilerle çatışan Arap silahlı güçlerinin kuzeye doğru ilerlemelerinin de önünü açabilir. Aynı şekilde PKKYPG'lierle mücadeleden Özgür Suriye Ordusu güçleri ve bugüne kadar terör örgütüne ses çıkaramayan diğer yerel unsurların teröristlerle mücadelesini desteklemektedir. Artık Suriye'de yeni bir denklem kuruluyor. Başta ABD olmak üzere dış güçlerin destekleyip büyüttükleri PKKYPG hainleri erimeye başladı ve destekçi hamisi durumundaki emperyalist güçler, Türkiye'nin başlattığı operasyonu sadece seyretmekle yetinmek zorunda kalıyorlar. Bu konuda söylenebilecek diğer önemli bir husus ise artık terör örgütü PKKYPG stratejik bir kuşatma altına alınmış durumda ve çember her geçen gün daha da daralıyor.

Peki bundan sonra ne olacak diye soracak olursak, terör örgütünün yıllık yaklaşık 30 milyar doları bulan petrol gelirleri artık olmayacak. Terör örgütü aç sefil ve daha perişan bir duruma düşecek. Çok ciddi insan ve alan kaybına uğrayacak. Ancak daha da önemlisi bu hainler ne zaman dara düşseler onlara yardım eden eller bu sefer onlara uzanamayacak. Yani eskisinden farklı olarak her bir darbe yedikten sonra tekrar toparlanma şansları artık çok zor görünüyor. Suriye'deki terörün kökü kazınmaya başlandı. Türkiye bu operasyonların getirebileceği siyasal baskıları göze almış durumda. Çünkü Türkiye'nin milli güç kapasitesi geçmişten farklı olarak bugün için teröre destek verenlerin Türkiye'ye yönelik olası siyasal ve diğer yönlerden yapabilecekleri baskıları göğüsleyebilecek seviyede. Bunun bir sonraki aşamasında muhtemelen Ayn El-Arap, Münbiç, Tel Rıfat ve Kamışlı bölgelerine kara operasyonu yapılacak gibi görünüyor. Ne zaman ve nereden olur bilemeyiz ama sahada yok edilen teröristlerin bir daha toparlanmayacak şekilde tamamen yok edilebilmesi ve Türkiye'nin sınır güvenliğinin tamamen sağlanabilmesi için daha önceden belirtilen 30 kilometrelik sınır çerçevesinde kara operasyonun yapılması son derece muhtemel.