İsrail neyi bekliyor

Dünya nefesini tutmuş İsrail'in Gazze'ye yapacağı kara saldırısını beklerken İsrail'in hava saldırılarında binlerce insan Gazze'de hayatını kaybetmeye devam ediyor. Günler geçmesine rağmen İsrail'in beklenen kara saldırısının gerçekleşmemesi beraberinde 'neden İsrail kara saldırısı yapmıyor' sorusunu da akıllara getirmekte. Aslında İsrail kara saldırısını yapmıyor değil yapamıyor. Çok enteresan değil mi Bugüne kadar zihinlerde oluşturulmuş koskoca İsrail algısı, İsrail'in kara saldırısını yapamayabileceğini hiç aklımıza getirmiyor. Ama durum bu.

1973 Arap-İsrail savaşından sonra İsrail kara kuvvetleri konvansiyonel tehditler dışındaki diğer asimetrik mücadele yöntemleri için kendini yenilemedi. Diğer taraftan özellikle son dönemde gün yüzüne çıkan İsrail siyasi eliti ile İsrail ordusu arasındaki çekişmeler özellikle İsrail Kara Kuvvetleri'nin atıl kalmasına neden oldu. Bir diğer önemli husus ise İsrail istihbaratındaki birtakım zafiyetler nedeniyle 2014 yılındaki gibi Hamas'ın sadece roketle saldırı yapabileceği değerlendirildiğinden olası alternatif asimetrik yöntemler göz ardı edildi. Buna bağlı olarak asimetrik hibrit savaş için yeterli kuvvet yapısı oluşturulmamış ve bugün olduğu gibi Hamas'ın yeni saldırı yöntemleri için yeterli önlemler geliştirilememiştir.

Bu süreçte tehdit algısı yakın civardaki Arap ülkelerine yönelik konvansiyonel savaş üzerine yoğunlaştırılmış olduğundan İsrail Hava Kuvvetleri teknolojik ve askeri kapasite bakımından sürekli geliştirilirken İsrail Kara Kuvvetleri çoğunlukla ihmal edilmiştir. Hamas'ın saldırılarının başladığı 7 Ekim'den bu yana İsrail durumun farkına varmış olmakla birlikte 133.000 kişilik hacimli sayılabilecek kara gücünün reorganizesi ve yeniden teşkilatlandırılması kısa sürede mümkün olamayacağı için mevcut kara unsurlarıyla savunma pozisyonunda kalmayı, böylece durumu kontrol altına almayı amaçlamış görünüyor. Ayrıca henüz askere çağırdığı 300 kişinin de silah altına alınması işlemi tamamlanamamıştır. Ayrıca İsrail'in kara saldırısı için bir adet özel tünel tugayı ve bir adet özel istihkam tugayı olmak üzere bazı özel birlikler teşkil etmeye çalıştığı da görülmekte. Ancak bu tugaylarının teşkili için en az 3 veya 4 haftalık süreye ihtiyaç duyduğundan İsrail şimdilik kara saldırısını ertelemek zorunda kalmıştır.

Fakat bu süreç devam ederken Hamas'ın gücünün kırılamaması, Hamas'ın karşı saldırılarının devam etmesi, bununla birlikte kuzeydeki Suriye'de Haşdi Şabi unsurlarının ve Lübnan'daki Hizbullah güçlerinin tehdit olarak belirmesi, başta İran olmak üzere olası konvansiyonel tehditlere karşı tedbir alınmak zorunda kalınması, İsrail'i mevcut güvenlik kapasitesiyle bu süreci neredeyse yönetemez bir noktaya doğru getirmekte. İsrail'in güvenlik sürecini yönetmekte kontrolü kaybetme noktasında olduğunu anlayan ABD, başlangıçtaki mesafeli tutumunu değiştirmiş ve sürece doğrudan dahil olmak zorunda kalmıştır. İlk başlarda her türlü yardımı yapalım ama İsrail bu işi kendi başına halletsin diyen ABD, İsrail'e daha etkili sığınak delici bombalar, daha yüksek teknolojili füze ve mühimmatlar ile gelişmiş istihbarat, keşif ve diğer teknik araçları vermeye başlamış, bu arada meskûn mahal çatışmaları konusunda deneyimli kalabalık bir askeri heyeti de İsrail'e göndermiştir. Dolayısıyla artık ABD'nin İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara doğrudan müdahil olduğunu söylemek mümkündür. Aynı Ukrayna'da olduğu gibi artık İsrail askeri kapasitesini tamamen ABD yönetmeye başlamıştır. Ancak bu durum İsrail için bir ümit olsa da ABD için çok ciddi riskler de barındırmaktadır. Zira başarısız olunması halinde Gazze İsrail'in Vietnam'ı, İsrail ABD'nin Ukrayna'sı olabilme potansiyeli taşımaktadır. Çünkü özü itibarıyla bu bir yıpratma savaşıdır. Bu nedenle olası başarısızlığın faturası sadece İsrail'e değil ama aynı zamanda ABD'ye de kesileceği için zaten karizması çizilmiş olan İsrail'in yanında ABD'nin de karizmasının çizilmesi riski ortaya çıkabilir.