Gazze'nin politik geleceği

Hamas-İsrail çatışmasında beşinci hafta geride kalırken yavaş yavaş İsrail'e yönelik politik söylemlerin de sertleşmeye başladığını görüyoruz. Savaş dediğimiz şey aslında politikanın başka araçlarla yani şiddet kullanılarak devam ettirilmesini ifade eder. Bir taraftan olanca hızıyla Gazze'deki İsrail barbarlığı devam ederken, özellikle sahadaki gelişmelere bağlı olarak siyasi söylemlerin de sertleşmesi son derece önemli. Gerek Amerika ve gerekse Batı'dan daha fazla İsrail'i eleştiren seslerin yükselmesi sahadaki sıkışıklığı, diğer bir ifadeyle İsrail'in kara unsurlarının yetersizliğini göstermesi bakımından da ayrıca dikkat çekmektedir.

Gazze'deki çatışmaların son durumuna baktığımızda İsrail'in taktik değiştirdiğini görüyoruz. Sahada meydana gelen en son gelişmelerden düz hatlarda cephe taarruzu yapmak yerine aşamadıkları Hamas'ın oluşturduğu direnç noktalarının veya bölgelerinin etrafından dolaşarak daha derinliklere taarruz etme stratejisine döndüğünü anlıyoruz. Stratejideki bu taktiksel dönüşüm uygun şartlarda başarı vaat etse de son derece risklidir. Ancak bu yöntem İsrail'in aşamadığı direniş noktaları olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu hareket tarzı İsrail'e propaganda yapma ve moral sağlama gibi avantajlar verse de geriden kuşatılma ve birliklerin yanlardan saldırıya uğrama gibi riskleri barındırdığı için birtakım dezavantajlar da sunar. Bu nedenle çatışma bölgelerine İsrail'in daha fazla askeri birlik göndermek zorunda kalması aynı zamanda yığılmayı arttıracağından İsrail kara unsurlarının toplu hedef teşkil etme ve zayiat verme riskini de yükseltir. İsrail birlikleri girme yaptıkları yerlerde yüksek zayiat riskine rağmen kalıcı yerleşikliği sağlayabilirlerse, zaman içerisinde Hamas güçlerinin direniş noktalarını kırabilmeleri ve sınırlı bölgelerde kontrolü sağlayabilmeleri mümkün olabilir. Aksi takdirde girdikleri bölgelerde Hamas güçlerince yan ve gerilerden kuşatılarak daha büyük zayiatlar vermeleri ve parça parça imha olmaları söz konusu olabilir. Ancak Hamas'ın oldukça gelişmiş tünellere sahip olması ve elinde çok sayıda rehine bulundurması İsrail'e karşı asimetrik üstünlüğünü devam ettirmektedir.

Çatışma sahasında bütün bunlar olurken İsrail'e karşı dünyada oluşmaya başlayan kamuoyu baskısı da giderek artmakta. Bu kapsamda dün Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortaya koyduğu öneriler bundan sonraki süreçte hem Filistin hem de İsrail için siyasi bir yol haritasına dönüşecek gibi görünüyor. Özellikle acil ve kalıcı ateşkesin sağlanması, Uluslararası Ceza Mahkemesinin sürece dahil edilmesi, iki devletli çözümün tesisi, bölgede karıcı barışın sağlanması için çok önemli kilometre taşları niteliğindedir.