Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun

Büyük Atatürk'ün önderliğinde devletimizi kuran şanlı ecdadımıza sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Yüce milletimizin bağımsızlık mücadelesini kendi özüne yakışan en medeni yönetim şekli ile taçlandırması dünya tarihi bakımından bütün uluslara örnek olmuştur. Böylece milletimiz, bağımsızlığa inanan bir toplumun emperyalizmin zulmüyle yok edilemeyeceğini ve hiç kimsenin o toplumun özgürlüğünü elinden alamayacağını bütün dünyaya göstermiş oldu. Türk milletinin sosyo genetik kodlarında hür ve bağımsız yaşamak her şeyden önce gelir. Milattan önce 50 yıllarında Batı Hun Devleti'ne liderlik eden Çi-Çi Kaağan Çin'in Egemenliği altına girmeyi reddettiği ve Çin imparatoruna söylediği sözler bu bakımdan son derece anlamlıdır. Çi-Çi Kağan Çin imparatoruna şöyle demiştir. "Bağımsızlığa hayranlık duymak ve başka bir topluma tabi olmayı yüz kızartıcı suç saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprakla birlikte devraldığımız devletimizi Çin ile uzlaşmak adına asla feda edemeyiz. Hele hele mücadele edebilecek savaşçılarımız mevcut iken ülkemizi mutlaka koruyacağız." Bundan tam 1971 yıl sonra büyük Atatürk'ün "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." sözü aynı ülkünün ve aynı inancın kaybolmadan devam ettiğini göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Cumhuriyet bir yönetim şeklidir. Ancak her Cumhuriyet sistemi halkın egemenliğini yansıtmadığı için demokratik değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti halkın iradesinin üstünde hiçbir iradeyi tanımayan demokratik yönetim sistemine sahiptir. Demokratiktir çünkü halk kendi yöneticilerini kendi iradeleriyle belirler. Cumhuriyetçidir çünkü halkın iradesini temsil eden bir meclise ve meclisten çıkan hükümet gibi demokratik araçlara sahiptir. Ama nihayetinde bunların hepsi milletimizin hür ve bağımsız olma karakterinin yansımasıdır.

Demokratik Cumhuriyet sistemi emperyalizmin hiç sevmediği, hoşlanmadığı bir yönetim şeklidir. O yüzden emperyalist güçlerin demokrasi adı altında aslında ne tür yönetim sistemlerine sahip oldukları iyice araştırılmalı, toplumumuza ve gelecek nesillere gerçekçi olarak anlatılmalıdır. Emperyalistler için demokratik cumhuriyet sistemi adeta bir kabustur çünkü bu sisteme sahip toplumlar gelişmeye açık ve sosyolojik açıdan kendilerini sürekli olarak yeniden üretebilmek kabiliyetine sahiptirler. Millidirler ve değerlerinden vazgeçmezler. Bu yüzden satın alınmaları mümkün değildir. Dolayısıyla emperyalizm karşısında en güçlü duruşu sergileyebilecek ve en çetin mücadeleleri verebilecek toplumsal özelliklere sahiptirler. Ayrıştırılmaları zordur. Bireyler hangi fikre sahip olurlarsa olsunlar ortak milli eksen etrafında kolaylıkla ve hızlıca birleşebilirler. Günümüz küresel sistemi içerisinde yer alan devletlere bakıldığında Demokratik Cumhuriyet sistemine sahip ulusların hem kendi içinde ve hem de dışarıya karşı oldukça güçlü bulundukları, diğerlerinin ise içte ve dışta emperyalist odaklara çoğunlukla sembiyotik tarzda bağımlı ilişkiler geliştirerek yaşamak zorunda kaldıkları görülür.