30 Ağustos

30 Ağustos 1922 tarihinde Anadolu'da sadece Yunanlılar değil Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyen bütün emperyalist güçler yenilmiştir. Büyük Atatürk liderliğinde başlatılan bağımsızlık mücadelesi sonuç vermiş ve ay yıldızlı bayrağın altında bugünkü milli sınırlar çizilmiştir. Bir kez daha başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devletimizi kuran ecdadımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Peki yüce ecdadımızı bu başarıya ulaştıran sebep neydi diye soracak olursak "İnanç ve birlik beraberlik ruhu" olarak kısaca ifade etmemiz mümkündür.Belki bazılarımız hatırlar 1970'lerde Ajda Pekkan'ın "Ya Sonra" şarkısı vardı. Yokluk ve perişanlık içerisinde her türlü baskı ve zulme karşı direnen ve sonunda düşmanları denize döken ecdadımız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra ne oldu Çok detaya girmeden kitabın ortasından konuşacak olursak Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihi itibariyle işgal altında olmayan Osmanlı Toprakları yeni devletin milli sınırları olması gerekirken emperyalist güçlerin içimizdeki terminal uçları vasıtasıyla çıkarılan isyanlar nedeniyle bu mümkün olamamıştır. Musul ve Kerkük, batı Trakya, Ege adaları ve daha pek çok yer maalesef elimizden çıkmıştır. 1924-1937 dönemindeki 13 yıllık süreçte Türkiye'de toplam 24 isyan çıkartılmıştır. Kısa süre sonra 1939 yılında ikinci dünya savaşı çıkınca can derdine düşen küresel güçler bir süreliğine Türkiye ile uğraşmayı bırakmak zorunda kalmıştır. Ancak dikkat edilirse emperyalist güçler tarafından o dönemin sosyolojisine uygun Türkiye'deki feodal nitelikli gurupları isyan ettirmek bir yöntem olarak kullanılmıştır.İkinci dünya savaşından sonra yeni küresel sistemde yerini almak isteyen Türkiye BM'lere üye olduktan sonra 1950 yılında Kore savaşına gönüllü şekilde katıldı. Kore savaşına katılmış olmanın ve bu savaşta 721'i şehit, 175'i kayıp, 234'ü esir ve 2147'si yaralı olmak üzere yüzde 22'lik zayiat oranına ulaşmanın da etkisiyle Türkiye 1952 yılında NATO'ya alındı. Türkiye NATO'ya girdi girmesine de başta Türk silahlı kuvvetleri içerisine sızan NATO'cular ile Rusya'nın ülkemize ihraç ettiği Marksist terör örgütlerinin etkisiyle ülkemiz tam bir kaosun içine sürüklendi, devletin başbakanı yanındaki iki vatansever bakanla birlikte asıldı. Bu kaotik ortam 1980 yılında kadar sürdü. Yaşanan derin siyasi ve ekonomik kaoslar ile terör faaliyetleri nedeniyle Türkiye'nin Varşova paktının yani Rusya'nın kontrolüne geçeceğinden endişelenen ABD, Kenan Evren'e yaptırdığı darbeyle kendine bağlı bir Türkiye yaratmak istedi. Böylece siyasi açıdan ikinci dönem bitmiş üçüncü döneme girilmiş oldu. İkinci dönemde ağırlıklı olarak hem ABD liderliğindeki NATO'nun hem de Rusya liderliğindeki Varşova Paktının Türkiye üzerindeki yıkıcı etkilerine ve birbirleriyle mücadelelerine şahit oluyoruz. Bu dönemin karakteristiğini ideolojik kamplaşmanın şiddet yoluyla terörize olması şeklinde özetlemek mümkündür. Ayrıca özgürlük ve özgürleşme kavramlarının ideolojik kurguların içinde maniple edilerek topluma sunulduğuna şahit oluyoruz.1980 sonrası dönemde Türkiye tam istikrara kavuşmaya başladı derken önce PKK ve daha sonra da FETÖ üzerinden uygulanmaya çalışılan sinsi senaryolarla bu seferde etnik ve dini temelli şiddet hareketlerini yaşamak zorunda kaldık. Özellikle temelleri 1950 sonrası yani ikinci dönemde atılmış FETÖ'nün gizli ama etkili desteği nedeniyle PKK terörüyle etkili şekilde mücadele edemeyen ülkemiz sürecin uzamasına bağlı olarak hem moral hem insan hem de çok büyük ekonomik kayıplara uğradı. Bu durum 2000'li yılların ortalarına kadar sürdü. 2000'li yılların ortalarından itibaren toparlanmaya başlayan ülkemiz, milli ve muktedir siyasi istikrar sayesinde önce terör örgütlerini daha sonra da içimizdeki dışarının uşaklarını temizlemeye başladı. Yıllardır kangren halinde toplumu ayrıştıran baş örtüsü, laik-anti laik gibi sorunlar da birer birer son bulmaya başladı. Özellikle savunma sanayindeki dışarıya olan bağlamlılığımızın azalması daha çok özgürleşmemizin ve millileşmemizin önünü açtı. 1924-1937 döneminde çok sayıdaki isyanlarla aynı zamanda enerjiye de bağımlı bırakılan Türkiye çok yakında enerji sorununu da aşacak noktaya ulaşmak üzere. 30 Ağustos başlığı altında neden milli mücadelede askeri cephelerde yaşananları anlatmadım da siyasal