Gönlünü Hakka Veren Mü'minlerin Sevinç, Korku ve Müjdeli Zamanları

Dünya hayatında insanın sevinçli, neşeli ve mutlu zamanları olduğu gibi, kederli, üzüntülü ve korkulu anları da vardır. Genelde insanlar, bolluk, zenginlik ve sağlık içinde olmak isterler. Darlık, kıtlık, yoksulluk ve hastalığı kimse arzu etmez. Bu insan tabiatınındoğasının bedenîfizikî ve ruhîpsikolojik özelliğidir. Dünyanın her yerinde devirler itibarıyla insan tabiatı aynıdır. Ancak bu tabiat, bölgeler ve kültürlere göre temelde değil, şekilde bazı değişiklikler gösterir. Buna göre insan, iyilik, sevgi ve yardımdan hoşlanır, sevinir ve mutluluk duyar. Fakat insan, kötülük, nefret ve sıkıntıyla karşılaşınca, üzülür, korkar, endişeye kapılır ve hastalıkla karşı karşıya kalır, kalabilir. Dinimiz İslam'da, insanıinsan tabiatını yaratan yüce Allah'tır. Mü'min, buna iman etmiştir. Yaratıcı tektir. Onun için İslam'da mükellefiyetsorumluluk, insana gelen bütün emir ve yasaklar, insan tabiatına uygundur. Çünkü insan tabiatını yaratanla ona emir ve yasaklar koyan, aynı zât-ı ekber, yüce Allah'tır. Batı dünyasının, hatta bütün dünyanın ekonomik, sosyal ve psikolojik sıkıntıları ve problemleri, insanı yaratan ve özelliklerini tayin eden Allah'a karşı gelerek insanı ve toplumu kendi seküler kanunlarıyla yönetmeye talip olmasından kaynaklanmaktadır. Müslüman; Allah'a, Resûlüne, Kur'an-ı Hakîm'e ve İslam dininin bildirdiği bütün emir ve yasaklara iman eden ve teslim olan kişidir. Buna göre İslam'ın açıkladığı, dost düşman, iman küfür, sevinç keder, korku mutluluk, iyilik kötülük, dünya âhiret, cennet cehennem gibi kavramların hepsi, yüce Allah'ın hidayet rehberi olarak gönderdiği Kur'an-ı azîmüşşân'da ve Sevgili Peygamberi'nin hadislerinde beyan edilmiştir. Onun için bir Müslümanın dost ve düşmanı, iyilik ve kötülüğü, sevgi ve nefreti, neş'e ve üzüntüsü, bunların hepsi, emredilerek veya yasaklanarak ayrı ayrı dinde belirtilmiştir. Müslümanın sevinçli, korkulu ve müjdeli zamanları, şu başlıklar altında ele alınabilir: Bayramlar Ramazan ve Kurban Bayramı, Müslümanların sevinçli olduğu zamanlardır. Bu iki bayrama bir de Cuma günü eklenmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor: 1. Allah sizin için o iki günü (Mecûsilik ve daha önceki kültürlerden kalma Nevruzbahar ve Mihricanhasat bayramını) en hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir (Ebû Dâvûd, Salât 247; Nesâî, Salâtü'l-îdeyn 1). 2. Arefe günü, kurban (1.) günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler, yeme içme günleridir (Tirmizî, Savm 59; Nesâî, Menâsik 195). 3. Her milletin bayramı vardır, bu da (Ramazan ve Kurban Bayramı, her ikisi) bizim bayramımızdır (Buhârî, Îdeyn 3). 4. Şüphesiz bu (Cuma günü), Allah'ın Müslümanlara tahsis ettiği bir bayram günüdür. Cuma'ya gelecek kimse yıkanmalı, varsa güzel koku sürünmelidir; ayrıca misvak kullanmanızı da tavsiye ederim (İbn Mâce, Namazı Lâyıkı vehicle 83). İbadet ve ahlâkla ilgili müjdeler Kur'an-ı Kerim'de bazı amelleri ve ibadetleri yapan Mü'minler, müjdelenmiştir. Bunlar, şu başlıklar altında verilebilir: 1. Salih ameller: Namaz, zekât, hac, cihad, hayır ve hasenât gibi, İslam Şer'ati'nde beyan edilen ibadet ve tâatlerdir. Bir işin salih olması, İslam dininde açıklanmasına ve hayırlı olduğunun onaylanmasına bağlıdır. Kiliseye mum dikmek veya götürmek, hayırlı bir iş değildir. 1) (O Kitâb'ı, içinde hiçbir eğrilik bulunmayacak şekilde) dosdoğru olarak kendi katından (Allah tarafından) (îman etmeyenleri) şiddetli bir azap ile korkutmak ve sâlih ameller işleyen Mü'minlere güzel bir ecir (cennet) müjdelemek için indirdi. ("Kehf, 2"). 2) Şüphesiz bu Kur'ân, insanları en doğruya (en âdil yola) hidayet eder (iletir) ve sâlih ameller işleyen Mü'minlere de, kendileri için şüphesiz büyük bir mükâfat (cennet) olduğunu müjdeler (İsrâ, 9). 2. Mütevazılıkalçak gönüllülük: Müslümanın alçak gönüllü olması gerekir. Kibirli olmak, yasaklanan ve haram kılınan huylardandır. Kibriya, yüce Allah'a mahsustur. Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini zikretsinler diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O'na (Allah'a, O'nun şeri'atine) teslim olun (sakın "İslam'ın bazı emir ve haramları akıl ve mantığımıza uymuyor" diye dinden yüz çevirmeyin ve kibirlilik göstermeyin. Resûlüm, İslam'a teslim olan, boyun eğen ve itirazda bulunmayan) alçak gönüllü (Mü'min)leri müjdele (Hacc, 34). (Onlar, güzel ahlâk sahibi Müslümanlardır.) 3. İhsanda bulunma: İslam'da ihsan, birkaç manada kullanılmaktadır. Dine göre iyilik ve lütufta bulunmak, iyi ve faydalı işler yapmak ve başkalarına yardım etmek, ihsan ile anlatılır. 1) Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin (ihlâs ve) takvanız (Allah'a karşı gelmekten, haram işlemekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları (o hayvanları) sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz. (Resûlüm,) Muhsinleri (iyi ve faydalı işleri ihlâsla yapanları) müjdele (Hacc, 37). 2) İhsan, hadis-i şerifte ise şöyle açıklanır: İhsan, Allah'ı görür gibi ibadet etmendir; sen O'nu görmüyorsan da, O seni (her an) görmektedir (Buhârî, İman 1). Ölüm anında teselli ve müjde Ölüm ânı Mü'min için en korkulu andır. Çünkü Mü'min, Ahiret hayatına, hesaba, sırata, cennet ve cehennem'e inanmaktadır. İman ile gidip gitmemekten korkmaktadır. İbadetlerinin, hayır ve hasenatının kabul edilip edilmemesinden endişe duymaktadır. Hele sekerâtül-mevt, akıl ve muhakemenin tam kullanılamadığı "ölüm ânı sarhoşluğu"nda şeytanın çeşitli aldatıcı yollarla imanını çalma tehlikesi bulunmaktadır. İnsan, meçhule değil, dönüşü olmayan gerçek ve sonsuz bir âleme geçmektedir. İşte bu hâlde Mü'min, eğer hayatında yüce Allah'ın dostlarını (Resûlüllah'ı, ona tâbi olan müctehidleri, âlimleri, evliyasını ve Mü'minleri) dost, düşmanlarını (kâfirleri, Kur'an ve İslam düşmanlarını, Resülüllah'a ve hadislerine inanmayanları) düşman bilmişse, ayan beyan Melekleri görecek ve ruhunu iman ile teslim edecektir. Ayet-i kerimelerde buyuruluyor: 1. Şüphesiz "Rabbimiz Allah'tır" deyip de, sonra (İslam üzere) istikamette (farzları yaparak ve haramlardan uzak kalarak Allah'ın tâatinde) olanlar var ya, (ölüm ânında) onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: "(Ölümden ve sonra başınıza geleceklerden) korkmayın, (dünyada bıraktığınız aile ve evlâdınızdan dolayı) üzülmeyin (ve tasalanmayın), size (dünyada iken) va'd edilmekte olan cennetle sevinin! (Zuhruf, 30). 2. (Hafaza melekleri "Semerkendî", Mü'minlere şöyle derler:) Biz, dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. (Dünya hayatında size hakkı ilham eder ve sizi hayra yönlendiririz. Ahiret'te de kâfirlerin dost bildikleri kişilerle düşman kesildikleri yerde, biz size, şefâat ve ikramla yardım ederiz "Beydâvî".) Sizin için orada (cennette) canınızın çektiği her şey var ve orada sizin için istediğiniz her şey hazırdır (Zuhruf, 31). 3. İyi bilin ki, Allah'ın evliya kullarına (Ahiret'te) hiçbir korku yoktur. (Allah'ın veli kulları: Onlar, itâatkâr, ihlâs sahibi Mü'minlerdir; Allah için Mü'minleri kardeş bilen ve sevenlerdir; müttakî hâfızlardır; ilmi ile amel eden âlimlerdir; ölmeden önce ölen ve kalbi her an zikrullah ile meşgul olanlardır "Semerkandî, Taberî ve Kurtubî"; "Sizin en hayırlınız, görüldüğü zaman, Allahü teâlâ hatırlanırİbn Mâce, Zühd 4".) Onlar (dünyada ömürlerini