Osmanlıda Dört Mezhepte Bütün Boyutlarıyla Zekât ve Fıtra

İslâm'ın beş şartından biri olan zekât, şu başlıklar altında ele alınabilir: Kavramlar ve Ölçüler 1. İslâm'ın beş şartından biridir. Mükellef olan, yani âkıl ve bâliğ olan (ergenlik çağına eren) ve nisap miktarı para veya malı olan her Müslüman erkek ve kadının zekât vermesi farzdır. 2. Nisap, İslam'da "zengin olma ölçüsü" ile ilgili bir kavramdır. Paramal, toprak ve hayvanla ilgili nisap (miktarları) farklıdır. 3. Alacaklar, nisap hesabına katılır. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Elde kalan para veya malın zekâtı verilir. 4. Temlik, zekât farzı, zekât malını Müslüman fakire temlik etmekle, eline vermekle yerine gelir. Vekâletle de zekât ve fıtra verilebilir. Temlik ve vekâlet dışında bir "hesab"a veya "zarf"a konulan para ile zekât ve fıtrafitre verilmiş olmaz. Bu, resmî bir kurum olsa da hüküm böyledir. Ancak verilen, sadaka, yardım olur. 5. Ticaret eşyasından evde kullanılmak için ve ticaret olunan gıdadan, bir senelik ev ihtiyacı için ayrılmış olanların zekâtı verilmez. Başka bir ifadeyle bunlar, nisap hesabına katılmaz. Eğer eve alınmış gıda yoksa, "nasıl olsa bir senelik gıdaya ihtiyacım var diyerek" bir senelik gıda parası zekâttan düşülmez. 6. Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp çoğalması dikkate alınmaz. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra, elde kalan mal, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Mesela, Ramazan'ın 5'inde 400 gr altınla zengin olan diğer aylarda 300'e, 200'e düşse, gelecek 5 Ramazan'da (96 gr altının altına düşmediği müddetçe) eldeki mevcut miktar üzerinden zekâtını verir. Bu ticaret malı için de böyledir. 96 gr'ın altına düşerse, zengin olma ay ve günü değişmiş olur. Zakâtta kameri aylar esas alınır. 7. Dinimize göre, karı kocanın mal varlığı ayrıdır. Hangisi zengin ise, zekâtı o verir. Kurbanda da durum aynıdır. Şayet her ikisi de zengin ise, ikisinin de zekât vermesi ve kurban kesmesi gerekir. 8. Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas, zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Bunlar zekâta tâbi değildir. 9. Çalışanların alacakları maaş veya ücret, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücretse de, hak edilen mal, ele geçmeden önce mülk olmaz. 10. Maaşlardan kesilen ve henüz alınmamış olan yardım sandığı ve sigorta paraları, zekât hesabına katılmaz. 11. Hisse senetlerinin nâmaisme ve hâmilinetaşıyana yazılı olanları vardır. İsimsiz, hâmiline yazılı olanların devir kabiliyetleri bulunmaktadır. Yani döviz gibi elden ele dolaşır. İstendiği zaman satılabilir. Bu senetler, ticaret malı gibi, zekâtın hesap edildiği tarihteki piyasa değeri üzerinden nisaba dahil edilir. 12. Günü gelmeden zekât vermekte bir mahzur yoktur, hatta gelecek yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. 13. Fakire verilen zekât, onu zengin edecek (96 gr altın veya değerindeki para) kadar olmamalıdır. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruhtur. 14. Zekât verirken, "zekât" demek şart değildir, hediye dense de caizdir. 15. Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. 16. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermelidir. 17. Fakirdeki alacağını zekâta saymak caiz değildir. 18. Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire gösterip, (zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât dine uygun verilmiş, hem de, fakirin borcu ödenmiş olur. Zekâta konu olan varlıklar, şu başlıklar altında verilebilir: Altın, Gümüş ve Kâğıt Para'nın Zekâtı Hanefî'de zekât nisabı, 200 dirhem (672 gr) gümüş veya 20 miskal (96 gr) altın yahut bu değerde para ya da ticaret eşyasıdır. Zekât veya kurban nisabına mâlik olana zengin denir. Zengin olma tarihinin üstünden bir hicrî sene geçince, zekât vermek farz olur. Diğer üç Mezhepte (Şafiî, Malikî ve Hanbelî'de) nisap, 69 gr altındır. Diyanet'e göre nisap, 80,18 gr altındır. Diyanet İşleri, 1982'ye kadar nisapta 96 gr değerini kullanmış, ancak sonra mezhep farklılıklarını dikkate almadan değişikliğe gitmiştir. Zekât, altın esas alınarak verilmektedir. 05.04.2022 tarihinde "altın ayarları"na göre TL olarak nisapzenginlik ölçüsü: Hanefî'de: 24 ayarkülçe altın: 93.000 TL, 22 ayar: 80.000 TL, 18 ayar: 64.000 TL, 14 ayar: 48.000 TL. Şafiî, Malikî ve Hanbelî'de: 24 ayarkülçe altın: 67.000 TL, 22 ayar: 57.000 TL, 18 ayar: 46.000 TL, 14 ayar: 34.000 TL. Diyanet'e göre: 24 ayarkülçe altın: 78.000 TL, 22 ayar: 66.000 TL, 18 ayar: 53.000 TL, 14 ayar: 40.000 TL. Bu miktarda parası veya ticaret malı olan zengindir. Zengin, parasının (altın, gümüş, döviz) ve ticaret malının 140 (kırkta biri)ni zekât olarak verir. Meselâ, 100 bin lirası olan 2,500 TL zekât verecektir. Zekât verirken, (külçe altını olmayanlar) zenginlikte orta değer (18 ayar) esas alınabilir. Kâğıt para ve dövizi olanlar, yukarıdaki altın değerlerini ölçü almak suretiyle zenginliklerini belirleyebilirler. 200 dirhem (672 gr) gümüş ile 20 miskal (96 gr) altının aynı değerde olmadığı zamanlarda nisapzenginlik, altın üzerinden hesap edilir. Şu anda hesaplamalar, altına göre yapılmaktadır. Osmanlılarda altını veya gümüşü olanlar, 40'ta birini altın veya gümüş olarak veriyorlardı. Mesela 400 gr altını olan 10 gr altını (bizzat altın olarak) ve 400 gr gümüş tepsisivazosu olan, 10 gr gümüşü (bizzat gümüş olarak) zekât veriyorlardı. Elinde bakır veya kâğıt parası olanlar dahi zekâtlarını (Mesela, 200 bin lirası olan, 5 bin lira karşılığındaki gr altını) altın olarak fakire veriyorlardı. Ülkemizde ve İslâm dünyasında Osmanlıdaki bu uygulamayı devam ettirmek isteyenler, hiç şüphe yok ki, zekâtlarını Fıkh'a göre vermiş olurlar. Alacakların Zekâtı Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan, yeri unutulmuş mal ve inkâr olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları verilmez. Senetli veya iki şahitli yahut itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı verilir. Ticaret Malı Zekâtı Canlı, cansız her mal, ticaret yapmak için, diğer bir ifadeyle satmak için satın alındıkları zaman, ticaret eşyası olurlar. Ticaret eşyasının mal oluş kıymetialış fiyatı, nisap miktarı olduktan itibaren, bir hicrî sene (354 gün) elde kalırsa, yıl sonunda elde bulunanın kırkda birini, zekât niyyeti ile ayırıp, Müslüman fakirlere vermek farzdır. Zekât, kârdan değil, mevcut paranın ve eldeki ticaret malının tamamından verilir. Hanefî'de altın ve gümüş, her ne şekilde bulundurulursa bulundurulsun, ticaret eşyasıdır. Zekât, ticareti yapılan (buğday, zeytinyağı, meyvaelma, ilaç, ayakkabı, koltuk, elbisekumaş vb. gibi) malın kırkta birini veya değerindeki altını fakire temlik etmekle, eline vermekle gerçekleşmiş olur. Eğer mal olarak zekâtını verecekse, ticaretini yaptığı maldan (veya mallardan) vermesi gerekir. Market sahibi, satışını yaptığı mal veya mallardan istediğini zekât olarak verebilir. Zeytin ticareti yapan bir zengin, ticaretini yapmadığı bir maldan (mesela ayakkabı olarak) zekât veremez. Eczane, BakkalMarket, Manav gibi ticaret yerlerinde mallar sık sık değişir. Zekât zamanı, kaç liralık mal varsa, onun zekâtı verilir. Fidan alıp bunların bakımını yaparak, büyüterek satan kimse, bunların ticaretini yaptığı için "ticaret malı olarak" zekâtını verir. Terzilik yapan, diktiği gömleğin ücretini fakirden almayıp, zekâta dahil edebilir. Altın olarak vermesi daha iyidir. Kalaycılık yapan, kalayladığı kapların ücretini fakirden almayıp zekâtına sayabilir. Diş doktoru, yaptığı dişlerin ücretini fakirden almayıp, zekâtına mahsup edebilir. Çünkü bunlarda mal temlik ediliyor. (Fakire gömlek, protez diş veya kalay verilmiş oluyor.) İhtiyaç Eşyası Evin, arabanın zekâtı olmaz, fakat araba, ev ve arsa alıp satan, yani işi, mesleği bu olan, bunların zekâtını verir. Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar, zekât nisabına katılmaz. Kimlere Zekât Verilir Zekât, dine göre fakir olana, yani "nisap miktarı malı olmayan"a verilir. Din ilmi tahsil eden ve din ilmi öğretenlere, zenginlik durumuna bakılmaksızın zekât vermek caizdir. Fakir olmak şartıyla kardeş, amca, dayı, hala, teyze gibi akrabaya, geline, yengeye, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere ve üvey çocuğa verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya vermek, daha çok sevaptır. Salih akraba yoksa, başka salihler tercih edilebilir. Kadın, dinen fakir olan kocasına Şafiî'ye ve Hanefî'de İmameyn'e göre zekât verebilir. Kimlere Zekât Verilmez Anaya, babaya, dedeye, nineyebüyükanneye, evlâda, toruna (yani usûl ve furû'a), hanıma ve Müslüman olmayanakâfire verilmez. Kur'ân-ı kerim'e göre ehl-i kitap olan Yahûdi ve Hristiyanlar da kâfir sınıfındandırlar. Tüzel kişiliğe "zekât" verilmez ("Vekâlet ve Banka Yoluyla Zekât Verme" konusuna bakınız). Toprak Mahsulleri Zekâtı Toprak mahsullerinin zekâtına uşur denir. Fakir veya borçlu olanın da uşur vermesi gerekir. İmam-ı a'zam'a göre mahsul topraktan alındığı zaman, az olsun, çok olsun onda birini veya kıymeti kadar altın veya gümüşü Müslüman fakirlere vermek farzdır. İmameyn'e göre, uşur vermek için mahsulün bir yıl dayanıklı olması ve miktarının 1250 litreden (yaklaşık bir tondan) çok olması gerekir. Mesela yarım ton buğdayı çıkan fakir, İmameyn'in kavline göre uşur vermezse günaha girmez. Fakat zenginin yüz kg buğdayı olsa onda birini vermesi gerekir. Uşur veren fakir, başkalarının verdiği uşru alabilir. Fakat zenginin zekât alması haramdır. Evin yanındaki bahçede yetiştirilen meyve ve sebzelerin uşrunu vermek gerekmez. Çünkü bu meyve ve sebze, ev halkının ihtiyacı için ekilmiştir. Hatta bir kısmı satılsa da yine uşrunu vermek gerekmez. Ancak ev bahçesinde sırf ticaret niyetiyle yetiştirilen ürünün uşru verilir. Ev, tarlaya, bahçeye yapılmışsa (Karadeniz bölgesinde olduğu gibi), bunun uşru verilir. Uşrun nisabı yoktur. Mahsul az olsa da, uşru verilir. Uşur, onda bir olarak verilir. Yapılan masraflar düşülmez. Hayvan gücüyle, dolap ve motorla sulanıyorsa veya paralı sulama yapılıyorsa, yirmide bir verilir. Bağcıların yetiştirdiği üzümün uşru verilir. Satılan üzüm yaprağının uşru verilmez. Buğdayın uşru verilir. Satılan samanının uşru verilmez. Üzüm yaprağı ve samandan elde edilen para ile eldeki mevcut para, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yani saman ve yaprağın satılması ile elde edilen para nisaba katılır. Balın uşru verilirken, yapılan fenni tesisat ve diğer masraflar çıkarılmaz. Balın miktarı az olsa da onda birini uşur olarak, zekât alması caiz olan bir veya birkaç fakire vermek farzdır. Hayvanların Zekâtı Sâime, yılın yarıdan fazlasında kırda, çayırda parasız otlayan eti veya sütü için yetiştirilen erkek veya dişi hayvanlardır. Bunların zekâtı verilir. Yalnız yünü için, yük taşımak için veya binmek için olursa, sâime sınıfına girmez, zekâtı verilmez. Demek ki, parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların da zekâtı olmaz. Ancak besicilik yapılıyorsa, bu takdirde hayvanlar, ticaret malı sayılır ve zekâtı verilir. Birkaç ineği olup süt satan kişi, ineklerin zekâtını vermez, fakat sene sonunda sütten elde ettiği para, zekât nisabına dahil edilir. Hayvan zekâtı hesaplanırken borçlar varsa, düşülür. Sığırın Zekâtı, Koyun ve Keçinin zekâtı, Deve Zekâtı, At ve Merkep Zekâtı, Kürk Hayvanı Zekâtı için bakınız: http:islamilimleri.comAnaSayfa04032.htm Zekâtta Mezhep Farklılıkları Hanefî'de çocuğun ve delinin malından zekât verilmez. Diğer üç mezhepte verilir. Şafiî'de zekâtı en az üç sınıfa vermek gerekir, diğer üç mezhepte, yalnız bir sınıfa, bir fakire vermek kâfidir. Zekât farz olur olmaz, Hanefî ve Hanbelî'de hemen vermek lazım değildir. Şafiî ve Malikî'de, zekât farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır. Zekât vermemek için sene dolmadan malını