Yaşlılık değil sağlıklı yaş almak

Yaşlılık çoğu zaman sadece yılların birikimi, kırışıklıklar veya fiziksel yavaşlama ile anılsa da, aslında sağlıklı yaş almak çok daha derin bir kavram. Öyle ki bugün bilim dünyası yaşlılık kavramını yalnızca biyolojik bir süreç olarak değil, 'longevity' yani uzun ve sağlıklı yaşam boyutunda ele alıyor. Yani mesele yalnızca uzun yaşamak değil, beyin sağlığından bağışıklık sistemine, yaşam kalitesinden toplumsal katılıma kadar hayatın her alanında 'iyi yaş almak.'

Her yıl 1 Ekim'de kutlanan Dünya Yaşlılar Günü, tam da bu farkındalığı hatırlatmak için önemli bir fırsat. Çünkü artan yaşam süresiyle birlikte, artık yalnızca kaç yıl yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız da kritik bir konu hâline geliyor.

Bilimsel araştırmalar, özellikle sağlıklı yaşam tarzı seçimlerinin, dengeli beslenme, düzenli egzersiz, kaliteli uyku ve güçlü sosyal bağların, yaşlanma sürecinde belirleyici olduğunu gösteriyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir çalışmada, yaş almayla birlikte görülen kronik hastalık risklerinin, doğru beslenme ve yaşam alışkanlıklarıyla büyük ölçüde azaltılabileceği ortaya konmuş. Araştırmada tabağımızdaki gizli tehlike mikroplastiklere odaklanılmış. Environmental Research Communications dergisinde birkaç gün önce yayımlanan çalışmada araştırmacılar strafor bardaklar ve paket servis kapları gibi günlük eşyalardan gelen plastik parçacıkların beyne ulaşarak alzheimer benzeri semptomlara yol açabildiğini belirtiyor. Mikro ve nanoplastikler, içtiğimiz su, yediğimiz yiyecekler ve hatta soluduğumuz hava yoluyla insan vücuduna düzenli olarak giriyor. Çalışmada mikroplastik tüketimi ve alzheimer ile bağlantılı APOE4 genini taşıyanların, cinsiyete bağlı bilişsel gerileme sergilediği gösterilmiş.

Akciğerlere de iyi bakmak gerek

Sağlıklı yaş almak denince çoğu zaman kalp ya da beyin ön plana çıkar; oysa akciğerler de bu sürecin en kritik aktörlerinden biridir. Çünkü nefesimizi güçlü tutmak, sadece yaşam kalitesini değil, uzun ömürlülüğü de doğrudan şekillendirir. Akciğer sağlığı denildiğinde ise akla ilk olarak sigara gelse de, hava kirliliği, beslenme, egzersiz ve hatta maruz kalınan çevresel toksinler gibi pek çok faktörün birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Burada size sevindirici bir haberim var. Yapılan son çalışmalardan biri, meyve tüketiminin hava kirliliği kaynaklı akciğer fonksiyonu düşüşlerini hafifletebileceğini gösteriyor. Araştırmada, yüksek meyve tüketimi olan kadınlarda, PM2.5 gibi zararlı partiküllere maruz kalmanın akciğer fonksiyonu üzerindeki olumsuz etkilerinin daha az olduğu bulunmuş. Her gün beş porsiyon sebze ve meyve tüketimi önerisini bir kez daha hatırlatmış olayım...