Gelecekten borç aldığımız gün

Bugün 18 Haziran... Takvim yaprakları sıcak yaz aylarını gösterse de, aslında doğal kaynaklar açısından çoktan kışı yaşıyoruz. Çünkü bugün, ülkemizin 2025 yılı boyunca sahip olduğu doğal kaynakları tükettiğimiz gün. Yani yarından itibaren, 2026 yılının kaynaklarını borç alarak yaşamaya başlayacağız.

Dünya Limit Aşım Günü (Earth Overshoot Day), bir ülkenin yıl boyunca kullanabileceği doğal kaynakları ne kadar erken tükettiğini gösteren bir tarih. Türkiye için bu tarih bu yıl 18 Haziran, Dünya genelinde ise 24 Temmuz. Kısacası, tüketim hızımız üretim kapasitemizi çoktan geçti. Sormamız gereken soru işe şu, bu tabloyu tersine çevirmek için ne yapıyoruz Bu tarih, suçluluk hissettirmek için değil, farkındalık kazandırmak için var. Atılan küçük adımlar bu tarihin daha ileriye gitmesini sağlayabilir. Su, toprak, temiz hava, gıda... Bu limit aşım gününde tüm bunların sınırsız olmadığını hatırlatmak istedim.

Tüketici değil türetici olmak gerek

Alışveriş listeleri, dijital sepetlerin bizi tanımladığı bir çağdayız. Tüketmek artık bir ihtiyaçtan öte, bir kimlik hâline geldi. Oysa gezegenimiz tüketicilikten türeticiliğe geçiş konusunda sessizce ama ısrarla çağrıda bulunuyor. Bugün içinde yaşadığımız krizlerin çoğu ne kadar tükettiğimizle değil, nasıl tükettiğimizle de doğrudan ilişkili. Alışkanlıkla, ihtiyaçla karıştırılmış isteklerle fazlasını alıp fazlasını atıyoruz. Oysa israf edilen her gıda yalnızca çöpe giden bir öğün değil, aynı zamanda tohumun, toprağın, suyun, çiftçinin emeğinin kaybı demek. Türkiye'de her yıl yaklaşık 19 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu noktada ne aldığını bilen, sorgulayan, üretimi destekleyen, israfa dur diyen bilinçli bireyler yetiştirmek oldukça kıymetli. Hatırlayın, tabağınıza koyduğunuz her lokmanın, gezegenimizde bir izi var.

Küresel sindemi

Kovid-19, 2020 yılında dünyayı etkileyen tek pandemi değildi. Aslında, dünyanın henüz yeterince ele almadığı ve devam eden eş zamanlı pandemiler var. Bu noktada sizi bir terimle tanıştırmak istiyorum. 2019'da Lancet tarafından sessiz katillerden oluşan bir 'küresel sindemi' tanımlandı; bunlar obezite, yetersiz beslenme ve iklim değişikliği. Sindemiyi aynı anda gerçekleşen, ortak nedenleri paylaşan ve birlikte ele alınması gereken birbiriyle ilişkili pandemiler olarak tanımlayabilirim. Öyle ki obezite, malnütrisyon ve iklim krizi aynı anda var olup birbirini tetikleyen büyük bir sağlık sorunu üçlemesi. Bu üçlü kriz aslında ortak kök nedenlerden besleniyor; sağlıksız gıda sistemleri, sürdürülemez üretim-tüketim alışkanlıkları ve çevreyi yok sayan politikalar. Küresel sindemi, hem bireysel hem kolektif sorumluluklarımızı yeniden düşünmemiz için güçlü bir uyarı niteliğinde.