Felç riskini artıran bu faktörlere dikkat

Lancet Neurology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hava kirliliği, yüksek hava sıcaklığı ve bazı metabolik risk faktörleri, felç vakalarındaki küresel artışın nedenleri arasında geliyor.


Günümüzde değişen yaşam tarzı alışkanlıkları, pek çok kronik hastalığa zemin hazırlayabiliyor. Örneğin, dünyada neredeyse her 5 kişiden birinin yaşamı boyunca kanser veya kalp hastalığı riskiyle karşı karşıya olduğunu biliyor musunuz Sıklığı giderek artan bir hastalık daha var ki, o da inme. İnme, beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu meydana gelen bir nörolojik hastalık olarak tanımlanabilir. Sonucunda görülebilen el, kol, yüz veya bacaklarda duyu, güç ve hareket kaybı ise felç olarak adlandırılıyor. Ülkemizin de arasında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde inme sıklığının giderek arttığı bir gerçek. Gelin buradaki risk faktörlerini detaylı olarak ele alalım.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

2021'deki inme yükünün yüzde 84'ü hava kirliliği, aşırı vücut ağırlığı, yüksek tansiyon, sigara kullanımı ve fiziksel hareketsizlik gibi 23 değiştirilebilir risk faktörüne bağlı. Bu durumun halk sağlığı açısından bir zorluk teşkil ederken aynı zamanda harekete geçme fırsatı da sunduğu unutulmamalı.

Yeni felç vakalarında artış

Son raporlara göre, dünyada her yıl felç kaynaklı 12 milyon vaka ve 7 milyondan fazla ölüm olduğu tahmin ediliyor. Bu artıştan hem küresel nüfus artışı hem de yaşlanan nüfus sorumlu tutulurken çevresel, metabolik ve davranışsal risk faktörlerini de hesaba katmak gerekiyor. Lancet Neurology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hava kirliliği, yüksek hava sıcaklığı ve bazı metabolik risk faktörleri, felç vakalarındaki küresel artışa neden olabiliyor. Çalışmada, son 30 yılda bu felç kaynaklı hayatını kaybedenlerde yüzde 44 artış, felçle ilişkili sağlık kaybı yaşayanlarda ise yüzde 32 oranında artış olduğu vurgulanıyor.

Yönetilemeyen stres ve kaygı

Stres ve kaygı artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Bunu bir de felç yönünden ele alalım. Son araştırmalar, felç ile mücadele eden bireylerin yüzde 16-85'inin depresyon, anksiyete, stres, yorgunluk veya yaşam kalitesinde azalma gibi en az bir psikososyal semptom yaşadığını gösteriyor. Düzenli ruh sağlığı taramaları, semptom yönetimi ve takip gibi müdahalelerin felçten sonra hastanın ruhsal refahı üzerinde anahtar rol oynayabileceği unutulmamalı! Amerikan Kalp Derneği tarafından yayımlanan araştırmada, depresyonun, felç geçirenlerin yaklaşık yüzde 30'unu etkilediği ve özellikle felçten sonraki ilk 3 ay içinde yaygın olduğu vurgulanıyor. Depresyon belirtileri arasında kalıcı üzüntü, endişeli ruh hali; huzursuzluk ve sinirlilik, isteksizlik, konsantre olma zorluğu, artan-azalan uyku, iştahta değişiklikler ve kilo alımıkaybı yer alabilir. Bu duygular günlük yaşamımızı önemli ölçüde zorlaştırmaya başladığında bir uzmandan psikolojik destek almaktan çekinmeyin. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü iken ruh sağlığının yalnız fizyolojik rahatsızlık ve engelliliğin olmadığını, ruhsal ve sosyal açıdan da tamamen bir iyilik halinde olmak anlamına geldiğini hatırlatmak istiyorum.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Şekerli-gazlı içecekler felç riskini doğrudan artırıyor

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Gün içerisinde su dışında tükettiğiniz içecekleri gözden geçirmeye ne dersiniz Şekerli içecekler beslenme yönünden risk oluşturan adımların başında geliyor. Araştırmalara göre, gazlı, şekerli içecek tüketimindeki yüzde 23'lük artış, felç riskini doğrudan artıran faktörler arasında ilk sırada yer alıyor. 1990 ile 2021 yılları verileri değerlendirildiğinde; yüksek beden kitle indeksinde yüzde 88, yüksek kan şekeri oranlarında yüzde 32, düşük fiziksel aktivitede yüzde 11, yüksek kan basıncındaki yüzde 7 artış da uyarı niteliğinde. Omega-6 çoklu doymamış yağ asitlerinin düşük tüketimi de felç riskini artıran faktörler arasında yerini alıyor. Omega 6 içeren besinlere ceviz, badem gibi yağlı tohumlar ve keten tohumu örnek verilebilir. Elbette Omega-6'ya dikkat ederken Omega-3'ü de unutmamak gerekiyor; çünkü bu ikilinin denge içerisinde alınması kıymetli. Omega-3 alımı için haftada 2 kez balık tüketmeye özen gösterin. Sodyum oranı yüksek beslenme, işlenmiş et ve yüksek kırmızı et tüketimi, düşük sebze meyve alımı, düşük çoklu doymamış yağ asitleri oranı, düşük lif alımı gibi faktörler de beslenme yönünden risk yaratanlar arasında.