Ne zaman vicdanlarımızı bu kadar yitirdik
HEPİMİZİ üzen bir olay yaşandı. İtalyan şef Andrea Minguzzi ile çellist Yasemin Akıncılar'ın oğlu Mattia Ahmet Minguzzi bit pazarında alışveriş yaparken bıçaklandı. Onu öldürenler de Ahmet yaşlarındaydı. Olay anını gösteren kayıtları birçok kez izledim. Sonra da Ahmet'in babasıyla mutfakta yemek yaparken görüntülerini, annesiyle konserde beraber şarkı söylediği anları da gözüm yaşlı izledim. Anne, baba için ne kadar zor tahmin ediyorum. Gencecik, hayatı seven bir gencin bu dünyadan koparılmasını kabullenemiyorum.
Biliyorum bu olaylar sadece Türkiye'de olmuyor, bütün dünyada benzer olaylar da yaşanabilir.
Türkiye'de bu olayların sayısında o kadar çok artış var ki...
Ama en çok içimi acıtan, bu cinayeti işleyenlerin arkasında duranlar. "Aslan gibi delikanlılar" diye övgüler dizenler.
Ne zaman bu noktaya geldik Ne zaman vicdanlarımızı bu kadar yitirdik Dünyanın her yerinde suç işleniyor ama burada farklı bir şey var. Cezasızlık kültürü, şiddetin normalleşmesi, adaletin artık kanıksanmış bir kavram haline gelmesi...
Bu hikâyeyi unutursak, sıradaki kurbanın adı bir başkası olacak. O yüzden bir kez daha soruyorum. Şiddetin böylesine kutsandığı bir toplumda biz ne yapıyoruz
Haberin DevamıGerçek sanat zamansızdır
MARİACallas'ı anlatan 'Maria' filmini izledim. Uzun zamandır bir filmi bu kadar merakla beklememiştim. Çünkü ben bir Callas hayranıyım. Onun sesi, duruşu, sahnedeki asaleti, sanatına duyduğu derin tutku...Hayatı boyunca zirvede kalmayı başarmışama bir o kadar da yalnızlaşmış bir kadın. Ve şimdi onun hikâyesi; Angelina Jolie'nin muazzam oyunculuğuyla yeniden hayat buluyor.
Angelina Jolie'nin Callas'ı canlandıracağını ilk duyduğumda tereddütlerim vardı. Acaba Callas'ın sahnedeki büyüsünü, yaşadığı duygusal gelgitleri, içindeki çelişkileri yansıtabilir miydi Ama filmi izlerken o tereddütlerim kayboldu. Jolie, müthiş bir iş çıkarmış. Callas'ın hem sahnedeki tanrıçamsı duruşunu, hem de sahne dışında savrulan, aşkı ve kabul görmeyi arayan kırılgan ruhunu çok iyi aktarmış. Haluk Bilginer'in performansı ise tek kelimeyle şahane. Türkiye'den bir oyuncunun böylesine büyük bir yapımda olması gurur verici.
Maria Callas, yalnızca bir opera sanatçısı değildi; aynı zamanda bir devrimciydi. Operaya, tiyatral bir derinlik kazandıran isimlerden biri oldu. Onun öncesinde opera şarkıcıları, şarkılarını teknik olarak mükemmel söylemeye odaklanırdı. Ama Callas, her performansını bir oyunculuk ustalığına çevirdi. Sesinin genişliği kadar, sahnedeki duygusal gücü de onu eşsiz kıldı. Bu yüzden, La Divina yani "İlahi" olarak anıldı.
Haberin DevamıAncak sahnedeki ihtişamının aksine, özel hayatı hep fırtınalıydı. Aristotle Onassis'le yaşadığı aşk, en büyük hayal kırıklıklarından biri oldu. Onassis'in onu bırakıp Jackie Kennedy ile evlenmesi, Callas'ı derin bir yalnızlığa sürükledi. Sahnedeki tanrıça, gerçek hayatta terk edilen, kırılan, yalnız kalan bir kadındı.
İşte film tam da bu zıtlıkları gözler önüne seriyor. Callas'ın iç dünyasını anlamamıza yardımcı oluyor. Bir sanatçının yalnızlığı, yaratıcılığının bir bedeli midir Sanata adanmış bir hayat, mutlulukla bağdaşır mı Film boyunca bu sorular zihnimi kurcaladı.